sayı 9

Megaloman Bürokrasi

Yüz Yaşına Giren Fotoğraf Makinesi

Mazide Kalamayanlar

Hayvanlar Alemine Liberal Bir Bakış

Büyük Birader Elektronik Postanızı Okumak İstiyor

Sözde Demokrasi

Bir Dünya Cenneti Hayali

Ayn Rand

Totaliterizm "Hayvan Çiftliği" ve Biz

Şahit


ANASAYFA

e@mail

 

BİR DÜNYA CENNETİ HAYÂLİ

Buhari BAYTEKİN

Gençler arasına neden liberalizm sosyalizm kadar revaçta değil diye her zaman kendime sormuşumdur. Acaba gençler neden sosyalizmden daha köklü bir felsefi ve siyasî geleneği ifade eden liberalizme yeteri kadar ilgi göstermiyorlar?

Bu soruya gençlerin (burada bahsettiğim gençlik özellikle üniversite gençliğidir) neden sosyalizme inandıkları, hatta daha doğru bir ifadeyle iman ettikleri ile başlayabiliriz. En başta şunu söylemek gerekir ki sosyalizm her şeyden önce insanlara bir dünya cenneti vadetmektedir. Bu cennet öyle kusursuz bir hayâldir ki, gençlerin bu hayâlden uyanması çok uzun bir zaman almaktadır. Gençliğin doğasında duygusallık, sabırsızlık ve kolaycılık baskın unsurlardır. Onlar daha ziyade acil çözümler ve kısa zamanda etkili olacak reçeteler peşinden koşmaya yatkındırlar. Bu yüzden, Prof. Mustafa Erdoğan’ın da belirttiği gibi total çözümler sunan, kendilerine olumlu “tarihî” roller veren ve kısa zamanda “kurtuluş” getireceğini vaad eden ideolojilerin cazibelerine kapılmamaları, çok defa bir talih eseri olur 1.

Gençler, bir toplumun evrimsel süreç içinde değişmesini bekleyemeyecek kadar sabırsızdırlar. Onlar için değişimin hemen yapılması gereklidir ve değişimi engelleyen bütün kurumlar hemen ortadan kaldırılmalıdır. Gençler aynı zamanda kolaycılığa da yatkın oldukları için bütün kötülükleri kapitalizme yükleyip onu ortadan kaldırdıktan sonra her şeyin düzeleceğine inanırlar. Sosyalist bir genç için sosyalizmin bütün kurumları ile tamamlanmış mükemmel bir ideoloji olmasından dolayı ondan kuşku duymak için neden yoktur. Günlük yaşamdan ve mevcut sorunlardan çok gelecekte kuracakları cennet ile ilgilendikleri için ideolojilerini günün şartlarına da uydurmayı pek düşünmezler. Sosyalizmin cennet ütopyası deli dolu olan gençlere de misyon yüklemektedir. Bu “tarihî misyon” toplumun büyük nüfusunu oluşturan gençliğe, diğer bütün ideolojilerin köhneleştirdiği (!) toplumu bu esaret zincirinden kurtarma ve bütün insanlar arasında ekonomik eşitliği sağlayacak bir dünya cenneti yaratma görevi yüklemiştir. Gençlere “tarihî misyon”u yükleyen bu cazip fikir onlar için mücadele edilmesi, acıya katlanması ve hatta uğrunda ölmesi gerekli bir fikir haline gelmektedir. Bu yüce amacın karşısına kendine bilmez birkaç kötü niyetli ve cahil çıkabilir. Bu idealin yüceliğine duyulan inanç, ilk bakışta zararsız, hatta övgüye değer olarak görülebilir. Ancak aynı inancın sonuçları o kadar sempatik olmayabilir. Bu yüce ideal veya milyonların mutluluğu için çoğu kez birkaç yüz bin insanın feda edilmesi gerekebilir. Bu yüz binlerce insanın ölümü, ideolojisini fetişleştirmiş (ideoloji fetişizmi) sosyalist bir genç için gayet normal bir olay gibi algılanabilmektedir.

Şöyle etrafıma bir baktığımda, geçlerin büyük çoğunluğunun radikal ideolojilere artık pek ilgi duymadıklarını, duyanların büyük bir bölümünün ise sosyalistlerden veya sosyalizm benzeri kollektivist ideolojilere iman eden gençlerden oluştuğunu görüyorum. Neyse ki bu insanların çoğu, mezun olduktan sonra toplumu kendi arzu ve isteklerine göre tanzim etmek için bütün meşru ve gayrimeşru yolları kullanarak “devrim” yapmaktan vazgeçiyorlar. Türkiye’de sol partilerin, özellikle radikal sol partilerin, aldıkları oy oranına bakınca, bu gençlerin mezun oldukları zaman ütopyadan gerçek yaşama dönmekte olduklarını görüyorum. Daha üniversite yıllarında ayağı yere basmayan bu gençlik, üniversite sonrası “gerçek hayat” ile karşı karşıya geldiklerinde, hayatın tekdüze olmadığını, onun her an değişen karmaşık yapısının ideal bir ideolojiyle kestirmeden çözümlenmesinin mümkün olmadığını, aslında toplumun evrimsel bir süreç içerisinde meydana getirdiğini, din ve ahlâk kurallarının radikal bir şekilde değiştirilebilir olmayıp uzun zaman alacak bir değişimi ifade ettiğini farkederler. İşte bu noktada liberalizm bir alternatif olabilir; ancak bu noktada insanın dünya görüşünü ciddi ölçüde revize etmesi için zaman birçok kişi için geçtir.

Liberalizmin gençler için cazip gelmemesi en büyük sebebi insanlara dünyayı cennete çevirecek bir ütopya sunmamasıdır. Meseleleri hiçbir zaman sihirli bir elin halledemeyeceğini, her şeyin toptan değişemeyeceğini ancak parça parça bir değişimin olabileceğini savunur.2 Üniversitede, bulunduğum sınıfta kendini liberal olarak tanımlayan 5 kişiden birisiyim. Sınıfımızda da yaklaşık 150 kişi var. Bizim okulun diğer bölümlerine göre en liberal sınıfı diyebilirim. Çoğu üniversitelerde olduğu gibi bizim sınıfın kelaynakları da biziz. Kuşkusuz bizleri kelaynak olarak gören gençlerin hiç biri kötü niyetli değil. Ancak unutulmaması gereken bir şey daha vardır. O da “cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşenmiş olduğu” gerçeği.

Toplumda sosyal ve ekonomik olayların kolay çözümleri ve reçeteleri yoktur. Sadece hayatta olanları baz alarak bize olabilecekleri öneren liberalizm evrimsel süreci savunması sabırsız ve deli dolu gençlere hiç de ilgi çekici gelmemektedir. Duygusallıktan çok akla önem veren radikal bir değişiklikten çok evrimsel bir değişimi kabul eden liberalizm, bu yönüyle kanı kaynayan gençler arasında revaçta değildir.

Gençlerin sosyalist oldukları kadar liberal olmamalarının diğer bir nedeni de sosyolojiktir. Türkiye gibi otoriter bir aile yapısına sahip olan her yerde gençlerin bireysel davranışta bulunmaları engellenmekte sadece topluluk için birşeyler yaptığı zaman var olabileceği hatırlatılmaktadır. Bu da gençlerin otoriter bir zihin ile olayları yorumlamasına ve gençler arasında totaliter ideolojilerin yerleşmesine yol açmaktadır. Eğitim kurumlarımızın da bu konuda pek günahsız olduğu söylenemez. Üniversiteler de bireylerin bu konuda sağlıklı bir tercihte bulunmalarına izin veren akademik ortamlar olmaktan uzaktır. Üniversitelerde egemen olan sol kollektivist ideolojik anlayış, bu konuda gençliğin tercih seçeneklerini daraltmaktadır. Ne yazık ki bütün ideolojileri bireylere tanıtıp seçme veya seçmeme hakkı tanınması gerekirken, bunlardan sadece birisi tanıtılıp buna inanması beklenmektedir. Bu durum üniversitelerde daha yoğun bir hal almakta ve sadece totaliter ideolojiler öğrencilere dayatılmaktadır.

Yine de gençlerin hoşlanmayacağı gibi toplumumuzda gençler arasında liberalizmin yayılması uzun ve meşakkatli bir yoldur. Ve bu yolun bitişinde yine de bütün gençler liberal olmayacaktır. Bütün gençlerin liberal olması gerekmez. Herkesin aynı fikirde olduğu bir yerde (ki bence böyle bir yer mümkün değildir) yaşamak da herhalde çok sıkıntı verici bir durum olurdu. Ancak hiç olmazsa üniversitelerde bir dengenin oluşması ideolojiler arasında bir rekabet ideolojilerin kendisini yenilemesine sebep olacaktır. Bu da sosyalistlerin hiç olmazsa kendilerini dünya şartlarına adapte etmelerini sağlayacaktır.

Ama şunu unutmamak gerekir ki hiçbir ideoloji insan hayatından daha önemli değildir. İdeolojiler amaç değil insanın daha iyi yaşaması için bir araçtan başka birşey olamazlar. Liberalizmin ayırıcı yönü, onun bu anlayışa izin veren bir yapıda ve genişlikte olmasındadır. Bu anlamda gelecekten umutlu olmak için sebeplerimiz de vardır. Çünkü her ne kadar liberalizm gençler arasında hak ettiği yeri bulmamışsa da gelişme eğilimi göstermektedir.

Türkiye de liberalizmin tanınması ve hak ettiği yeri bulması liberal entellektüellerin önemli bir görevidir. Hayek’in dediği gibi liberalizmi gençler arasında popüler hale getirmek özgür bir toplumun inşasını bir kere daha entellektüel bir macera, bir cesaret işidir