sayı 9

Megaloman Bürokrasi

Yüz Yaşına Giren Fotoğraf Makinesi

Mazide Kalamayanlar

Hayvanlar Alemine Liberal Bir Bakış

Büyük Birader Elektronik Postanızı Okumak İstiyor

Sözde Demokrasi

Bir Dünya Cenneti Hayali

Ayn Rand

Totaliterizm "Hayvan Çiftliği" ve Biz

Şahit


ANASAYFA

e@mail

 

TOTALİTERİZM, “HAYVAN ÇİFTLİĞİ” VE BİZ

Emrullah KÖKER

Totaliter yapıya sahip devletler, rejimlerinin bekâsını yönettikleri insanların özel alanlarına müdahalede görmüşlerdir. Aynı zamanda, bu yapıya sahip devletler kendilerine rakip olabilecek alternatifleri, sahip oldukları “güç”le devamlı sindirme çabası içinde olmuşlardır. Türkiye, totaliter bir yapıya sahip olmadığı veya öyle göründüğü halde, bu ülkede insanların özel alanlarına yönelik müdahaleler totaliter devletlerdeki uygulamalardan pek de farklı gözükmemektedir. Bu uygulamalar bize “faşist”, “komünist” ve “otoriter” devletin, insanların özel alanına müdahalesini hatırlatmaktadır.

İtalya’nın Faşist lideri Musollini “Devlete karşı hiçbir şey olamaz; devletin dışında hiçbir şey olmaz, her şey devletin içindedir” sözüyle faşist doktrinin temel felsefesini ortaya koymuştur. Bu felsefe, devletin mutlak üstünlüğünü, onun kesin, ezici ve karşı gelinmez otoritesini açıkça ortaya koyar. Bu sözlerin ardındaki mantığı kavramak için, her bir ifadeyi tahlil etmekte yarar vardır.

Devlete karşı hiçbir şey olmaz” : Devlet iktidarına karşı hiçbir itiraz, hiçbir eleştiri yapılamaz. Başka bir deyişle, devlet iktidarına karşı muhalefet yapılamaz. Görünen o ki Türkiye’de de, faşist devletlerde olduğu gibi, devlet, merkezî otoriteye karşı yönelen itiraz, eleştiri ve muhalefeti hoş karşılamamaktadır. Türkiye’de devlet bir şekilde insanları susturmanın yolunu her zaman bulmuştur. Bunun en güzel örnekleri İHD’nin eski genel başkanı Akın Birdal’ın , Selam Gazetesi yazarlarından Nurettin Şirin’in ve Hasan Celal Güzel’in cezaevinde olmasıdır. “Tamamen kendisine özgü bir varlığa, iradeye ve gayeye sahip olan, gerçeğin ve doğrunun tekelini elinde bulunduran faşist devlet, karşısına çıkacak her türlü engeli yıkar”.

“Devletin dışında hiçbir şey olmaz”: Fert ve onun meydana getirdiği topluluklar (siyasî partiler, dernekler, sendikalar vs) devletin dışında kendiliklerinden hiçbir varlığa sahip olamazlar demektir. Türkiye’de MNP ile başlayan ve FP ile devam eden misyonu devlet resmî ideoloji ile bağdaştıramadığından devamlı surette parti ile ve parti mensupları ile uğraşmaktadır. Onlarca yıl önce kısa süren Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Fırka denemelerinde demokrasinin toplum için henüz “lüks” olduğu yargısına varılmışsa şu anda da bu “lüks” 28 Şubat sürecinde Refah Partisi’nin kapatılmasıyla devam etmektedir. Fertlerin oluşturduğu sivil toplum örgütleri de faaliyetlerini devletin belirlemiş olduğu daire içinde yapmaktadırlar. Devlet, bu dairenin dışına çıkanların faaliyetlerini çeşitli şekillerde engellemektedir. Bunun en somut örnekleri, yaşadığımız deprem felaketinin mağdurlarına karşı insanî yardıma çalışan Mazlum-Der, İHH, MGV, AKUT... gibi sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini engellemiş ve banka hesaplarına el konmuş olmasıdır. “Faşist bir devlette her şey onun tarafından organize edilir. Faşizm bu bakımdan totaliterdir.” Faşist bir devlette, kişinin devlete karşı ileri sürülebilecek ve devlet tarafından saygı gösterilmesi gereken “hak” sahibi olması söz konusu değildir. Kişi ancak devletin menfaatleriyle çatışmadığı oranda ve devletin müsaadesi ölçüsünde hürriyetlere sahip olabilir. “Devlet tarafından kişilere bağışlanan bu hürriyet, hürriyet olmaktan çok kayıtlı bir yetkidir.” Faşist devlette kişilerin hürriyetleri kısıtlandığı gibi kurumların hürriyetleri de devletin tekeline alınmıştır. Türkiye’de de benzeri uygulamalar görülebilmektedir. Görsel basının objektif olma gayreti içindeki yayın organları da devletin baskısını her an üzerlerinde hissetmektedir. Yayınları dolayısıyla Kanal 7’nin uğradığı yasa dışı yaptırımlar bunun örneğidir. Çünkü devlet, sahip olduğu ideolojisinin iflasının basında görülmesini istememektedir. Faşist bir devlette, üniversitelerde resmî ideolojinin dışındaki öğrenci derneklerinin kurulmasına izin verilmez. Çalışanlar serbestçe sendika kurma hakkına sahip değillerdir. Grev ve lokavt yasaktır. Bütün işçiler devlet eliyle düzenlenmiş sendikalara ve korporasyonlara katılmak zorundadır. Bu örgütler korporatif bir çerçevede “işlev”görürler. Türkiye’de de son günlerde emeklilik yaşının 58-60’a çıkarılmasına işçi kesimin direnmesine rağmen Türk-İş’in sergilediği teslimiyetçi tutumu bunun açık bir örneğidir. Devlet kendi eliyle kurmuş olduğu sendikayı istediği gibi yönlendirebilmektedir.

Faşist devletin ilgilenmediği karışmadığı, uzanmadığı bir alan yoktur. Aile hayatı, ekonomik hayat, düşünce hayatı, dinsel hayat ‘ilgi’ alanına dahildir. Faşist bir devlette ‘özel’ kelimesinin hiçbir anlamı yoktur.”. Faşizm doktrinin temel felsefesi “devlete karşı hürriyet yoktur” der. Prof Colliart bu formülü daha da kısaltarak, sadece “hürriyet yoktur” demektedir. Bu formül muhtemelen gerçeğe daha uygun düşmektedir. Sorun, nesnenin özneye iman etmemesi, hattâ haddini bilmeyerek ona alternatif olmak istemesinden kaynaklanmaktadır.

Marksist-Leninist ideoloji ise gerçek hürriyeti, “sınıf çatışmasının ortadan kaktığı, insanın insan tarafından sömürülmesine son verildiği ‘sınıfsız toplum’da bulmuştur. Ancak George Orwell, Hayvan Çiftliği (Animal Farm) adını verdiği eserinde çağımızın en yaygın diktatörlük şekli olan Marksist-Leninist sosyalizmin veya namı diğer komünizmin çeşitli ülkelerde tesis ettiği idareler ile, Mr. Jones’in çiftliğinde iktidarı ele geçiren domuzların kurdukları rejim arasında yaptığı mukayesede Marksist-Leninist ideolojinin insanlara verebileceği hiçbir şeyin olmadığını göstermektedir. Çiftliğin en saygın hayvanlarından domuz Major’ın diğer hayvanlara yaptığı hitabında “ Yine şunu da hatırlatayım ki,insanla mücadele ederken asla ona benzemeyelim. Hattâ ona galebe çaldıktan sonra bile, onun rezaletlerini taklit etmeyelim. .... hiçbir hayvan kendi cinsine hiçbir zaman zulüm etmemelidir. Zayıf veya kuvvetli, zeki veya ebleh, biz hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldüremez. Bütün hayvanlar eşittir” demesine rağmen bu ilkeler Mr. Jones’in çiftlikten kovulmasıyla yönetimi ele geçiren domuzlar tarafından fiiliyata geçirilmemiştir. Hayvanizm prensipleri (yedi emir) domuzların diktatoryası neticesinde uygulanmamıştır. Çiftlikte “bütün hayvanlar eşittir, ancak domuzlar daha fazla eşittir” felsefesi geçerli olmuştur. Görüldüğü gibi Marksist-Leninist ideoloji temelinde sınıfsız bir toplum vaat etmesine rağmen, egemenlerin hayat şartları ile proleteryanınki arasında uçurumlar vardır. Onlar lüks bir hayat yaşarken, proleteryanın sefil hayatı devam etmektedir. Hürriyetlerden sadece üstün olan kesimler yararlanmaktadır. Ülkemizde ise, T.C vatandaşları eşittir, ancak birileri biraz daha fazla eşittir. Türkiye’de bu kesim veya sınıf askerlik yapmaz, vergi ödemez, cezaevine girmez. Dolayısıyla diğer vatandaşlardan daha fazla eşittir.

Unutmamalıyız ki totaliter yapılanmalar halkın demokratik haklarını kullanmaması veya bu haklarından taviz vermesi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Bu yapılanmalar kısmen ülkemizde de görülebilmektedir. Türkiye’de halk demokratik haklarını kullanarak bu yapılanmalara geçit vermemelidir. Halk demokratik haklarını kullanmaz ise, ne ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletin’ olacak, ne de demokrasiye aykırı uygulamaların önü kesilecektir. Aksi takdirde, faşist ve komünist devletlere özgü uygulamalar Türkiye’de de artarak devam edecektir. Bu süreç ancak onurlu ve dirençli insanların kararlı mücadelesi sayesinde önlenebilir. Ben bu görüşteyim, ya siz ?...