sayı 9

Megaloman Bürokrasi

Yüz Yaşına Giren Fotoğraf Makinesi

Mazide Kalamayanlar

Hayvanlar Alemine Liberal Bir Bakış

Büyük Birader Elektronik Postanızı Okumak İstiyor

Sözde Demokrasi

Bir Dünya Cenneti Hayali

Ayn Rand

Totaliterizm "Hayvan Çiftliği" ve Biz

Şahit


ANASAYFA

e@mail

 

SÖZDE DEMOKRASİ

Füsun ACUNER

Türkiye’nin uzun zamandır değişmeyen gündemi, irtica. Üniversitelerdeki türban sorunundan tutun da, Refah Partisi’nin kapatılmasına, Merve Kavakçı olayına kadar hepsi irtica başlığı altında toplanıyor. Sorunlar ilk olarak üniversitelerde patlak verdi. 70'lerden bu yıllara karşımıza çıkan her başörtüsü olayını irticanın bir parçası olarak görenler, başörtüsünü “türban” olarak adlandırıp irticanın bir sembolü yapanlar ve aynı zamanda nasıl oluyorsa demokrasiden bahsedenler hep benzer yüzler.

Türkiye, üniversitelerdeki türban sorunuyla ilk olarak 1968’de karşılaştı. Ankara Üniversitesi öğrencisi olan Hatice Babacan’ ın okula başörtüsüyle girmek isteğiyle başlayan sorunlar, bugünlere kadar uzanıyor. Hatice Babacan bir ilke imza attı. Başörtüsüyle derslere girmekte direndi fakat aynı yıl okulla ilişkisi kesildi. Tabiî o dönemlerde Türkiye ve bütün dünya, gençliğin yeni bir dünya özlemiyle çalkalanıyordu. Başörtüsü problemi de şimdiki gibi yaygın değildi. O yıllarda sadece üniversitelerde değil, birtakım devlet sektörlerinde de aynı sorun yaşandı. Avukat Emine Aykenar duruşmalara başörtüsüyle girmek istedi ama görevden alındı. Yine o yıllarda, Şule Yüksel ve Mehmet Şevket Eygi gibi isimler il il dolaşıp eylemler yaptılar.

Üniversitelerdeki türban yasağı 1982’de YÖK ‘ün aldığı kararlarla başladı. Yayınlanan genelge ile kız öğrencilerin derslere başörtüsü ile girmesi yasaklandı. 1987’de buna ek bir kararla yükseköğretim kurumlarında başörtüsü ile kapalı mekanlara girmek yasaklandı. 80’lerde getirilen YÖK uygulamalarını kaldıran ve başörtüsü serbestliğini içeren yasa, dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından getirildi ama uzun ömürlü olmadı. 1989'da’sözkonusu yasa Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi. Yine o günlerde, başörtüsü sözcüğü yerine “türban” getirildi. Bu, her ne kadar uygulamaların yumuşatılması amacıyla yapılmışsa da, yıllar içerisinde türbanın bir sembol haline gelmesine neden oldu. Artık başörtüsü dinin bir gereği olarak değil de, irticaî faaliyetlerin bir sembolü olarak algılanmaktadır. Şimdilerde her türban takan irticacı, dinci olarak nitelendirilse de, aslında bunu bir sembol haline getirenler, türbanı yasaklayanlardan başkası değildir.

70’lerden bu yana büyüdükçe büyüyen türban sorunu, en son olarak da bilinen 28 Şubat kararlarında ele alındı. MGK’da kabul edilen rejim aleyhtarı irticaî faaliyetlere karşı önlemler alındı. YÖK irtica konusunda eskisinden daha sıkı uygulamalar getirdi. İşte, dünden bugüne üniversitelerdeki türban sorunu da bu şekilde gelişti.

İrtica kapsamına giren parti kapatma, Merve Kavakçı ve bunlara benzer konular hakkında söylenecek çok şey olsa da, bir noktada benzer şeyler: Demokrasinin gereklerinden olan siyasî çoğulculuk, sivil ve siyasî özgürlük haklarına ne oldu? Bunlar demokrasinin olmazsa olmazlarından değil miydi? Farklı dünya görüşleri, farklı siyasî programları olanların aynı kulvarda özgürce yarışmalarını ifade eden siyasî çoğulculuk ve yine görüşleri ne olursa olsun bireylerin seçme, seçilme ve parti kurma haklarını ifade eden sivil ve siyasî özgürlükler. Evet, Türkiye’de olup bitenler, bu iki önemli unsurun ve dolayısıyla da demokrasinin ülkemizde var olup olmadığını bir kere daha düşündürüyor bizlere. Toplumu türbanlı türbansız diye ayırmak, dinsel hayat tarzını benimseyenleri toplumdan dışlamak anlamına gelmektedir ki, böyle bir toplumda da parti kapatma problemini demokratik ilkeler içerisinde düşünmek anlamsızdır.

Bütün bunlar da gösteriyor ki, Türkiye demokrasi kavramını henüz içine sindirebilmiş değildir. Türkiye’de çeşitli antidemokratik hareketler elbette ki vardır. Bunlar arasında dinî kökenli olanlar yanında seküler kökenli olanlar da mevcuttur. Demokrasiyi korumanın yolu demokratik kuralların daha iyi yerleşmesini sağlamaktan geçer. Siyaset yapan bir partiyi kapatmak, halk tarafından seçilmiş bir milletvekilini halkın meclisine almamak ve dinsel dışa vurum haklarını kullanan öğrencilerin eğitim haklarını ellerinden almak ise, toplumu karmaşıklaştırmaktan ve demokrasi ilkelerini zedelemekten başka hiçbir işe yaramaz.