RENKLERE DAiR
Yavuz KADIYORAN
Bildiğimiz sadece bir renk olsaydı
dünyada, dünya çok sıradan ve sıkıcı; fakat düzenli olurdu. Sadece iki renk
olması bile, ressamların bu iki renk tonlarını karıştırmasıyla, milyonlarca renge
ulaşılmasını sağlayabilirdi. Fakat yine de ulaşılması imkansız olan sonsuz
sayıda renk bulunacaktı. Hele siyah ve beyaz olmasaydı, bu renklerin tonlarına da
ulaşılamayacağından iki farklı renk bulunmasına rağmen bu renklerle kısıtlı
kalınacaktı.
Asal renkler elinizin altında olunca,
siyah ve beyaz karışımları hariç bütün renklere ulaşabilirsiniz. Ama birinci
sınıf bir ressam olsanız bile, bir kere oluşturduğunuz rengin aynısına (eğer
bilgisayarda oluşturmadıysanız!) hiçbir zaman tam manasıyla ulaşamazsınız.
Dünya üzerinde bulunan renkleri
küçümsemek, aşağılamak daha öteye gidip yok etmeye çalışmak sanata(!)
saygısızlığın ta kendisidir. Hiç bir renk oluşma şekli itibariyle (asal
renkler: kırmızı, yeşil, mavi ve eğer renk olarak değerlendirilebilirlerse siyah,
beyaz hariç) diğerlerinden farklı olmadığından bir rengin başka bir
renkten koyu-açık, parlak-mat olması nedeniyle üstün görülmesi ise çok büyük bir
bilimsel (hatta sivrisineklerin saz çaldığı insanlar için- tarihsel, politik ve
duygusal!!!) bir yanılgıdır. Bir rengi diğerlerinden daha çok sevmek ise son
derece fıtri (insana özgü) ve doğal (doğaya özgü) bir davranış sergilemektir.
Asal renkler ilk bakışta asil
görünseler de, büyüteç altına alındıklarında, sanatsal açıdan komik oldukları
keşfedilir. Diğer bütün renkler, biricik olan oluşturulma şekilleri açısından
birer sanat şaheseriyken bu üç asal renk asaletleri uğruna gemileri yakmaya (-az önce
bahsi geçen sazı dinlemekten senfoni dinlemeye terfi eden dostlar için- ve hatta
kendilerini yakmaya) hazırlardır.
Siyah ve beyazı ise iki şekilde
düşünmek mümkündür. Birincisi (bu tanım herkes için yapılıyor) bu iki
zıt (aslında birbirlerine muhtaç hatta birbirlerinin varoluş sebepleri olan iki
kardeş) olgu, aynı renklerin değişik tonlarını ortaya çıkardıkları için gerekli
ve (ressamlar ve Beşiktaşlıların anlaştıkları tek ortak nokta:) vazgeçil(e)mezlerdir.
İkinci yaygın kanı ise (bu tanım şimdiye kadar ihmal ettiğim davul zurnanın
az olduğu arkadaşlar arasında yaygın bir inanıştır) bu iki radikal (uç, marjinal
ya da zıt) olgunun zaten sonsuz sayıda olan renklerin koyulaştırılmaya
açıklaştırılmaya ihtiyacı olmadığından gereksiz hatta yok (farz)edilebilir
olduklarıdır.
Uzun cümlelerimden,parantezlerimden ve
imalı sözlerimden sıkılmamış arkadaşlarım (eğer hala arkadaşlarım olarak
kalabil- diyseler) emniyet kemerlerini bağlasınlar, zira uçuşa geçiyoruz.
Yukarıda bahsettiğim ikinci kanı, yalnızca tarihsel, politik yada zihinsel! bir
yanılgı değildir. Bu (bilimlerin en has(sas)ı olan) matematiksel bir yanılgıdır.
Renkler kümesi, oluşturulma şekilleri düşünülürse, rasyonel sayılar kümesine
benzetilebilir. Rasyonel sayılar kümesinde, sabit bir sayıdan daha büyük bir sayı
her zaman vardır. Bu cümlenin renkler kümesine çevirisi şudur: En koyu olduğunu
düşündüğünüz renkle, siyah (sonsuz) arasında her zaman siyaha daha yakın (daha
koyu) bir renk vardır. Bu renkler kümesinden siyah ve beyazı çıkarmak ise,
rasyonel sayılar kümesinden artı ve eksi sonsuzu çıkarmaya çalışmaya benzer.
Bu çok saçma bir şeydir, çünkü bunu başarabilseniz bile sonsuz olduğunu
düşündüğünüz sayıdan bir eksik olan sayı da sonsuzun ta kendisidir.
Mealen1: Siyahı renkler
kümesinden çıkarmayı başarabilseniz bile, ona en yakın olan renk kümede kalacaktır
ve bu renkte (diğer renklerle karşılaştırıldığında göreceli olarak) siyahın ta
kendisi olduğundan siyah kümeden çıkarılamamış olacaktır
Mealen2: Bir toplulukta
bulunan radikalleri yok etmeye çalışmak, bütün insanları birbirine benzetmeye
uğraşmak (boş zamanlarınızı değerlendirebilmek için bile) saçmadır. Çünkü
radikalleri yok etmeyi başarsanız bile, eski radikallere en yakın olan grup, toplum
içerisinde yeni radikaller olarak adlandırılacaklardır. İlle de radikalleri yok
edeceğim (ya da sindireceğim) diyorsanız bir matematikçi olarak naçizane tavsiyem
açıkladığım nedenlerden ötürü önce bütün insanları, sonra da -geriye tek
radikal siz kaldığınız içinkendinizi yok etmeniz (ya da sindirmeniz) olacaktır.
Eğer sonuçta kendinize de aynısını yapacaksanız bütün insanları neden
sindiriyorsunuz ki? Kendinizi sindirin. Böylece hem sorununuz kökünden!
çözümlenir, hem de yaşama haklarını sizden aldıklarını düşündüğünüz
insanlar o sevmediğiniz renklerdeki hayatlarını siz bir türlü kabullenemeseniz de
mutlu bir biçimde sürdürürler.
Bu kendi egomu tatmin etmek için mi yoksa
bir şeyleri paylaşabilmek için mi yazdığımı benim bile anlayamadığım paragrafı
ve parantezleri aşıp ta, işbu paragrafa gelebildiyseniz, ve hala beni seviyorsanız bir
itirafı hakkettiniz: Bende sizi seviyorum
Dipnot:-Renklerden
anlayan arkadaşlar açıklarımı görürlerse hoş görsünler. Zira işbu yazı önemli
bir sınavımın arefe gecesinde sabaha karşı 01.57 de yazıldı.
Renklerden anlamadığım, matematikten de
anlamadığımı göstermez. |