sayı 5-6

Ekonomik Özgürlük Kavramı

Barış Manço'yıu Düşünürken

Sinema

"Sivil özgürlük" süz "Siyasal Özgürlük"! Olur mu?

Bülbül

Kadın ve Taciz

Nefes alacağınız son oksijende tükenirken

Vahşetin Belgeseli

Ne Yapacağını Bilememek

Türkiyenin Konumu

Haymatlos

Yalancı Masumiyet

Hangi laiklik

E-Deneme


ANASAYFA

e@mail

 

BÜLBÜL

Şenol KALUÇ

Ala gözlerini sevdiğim dilber,
Yurtlarınız çayır, çimen, pınar mı?
Mevlâ’m güzelliği hep sana vermiş
Seni gören başkasını dener mi?

Zamanın birinde yalnız başına bir bülbül yaşarmış. Nice yurtlara, nice viranelere uğramış, fakat gönlünü eğleyecek ne bir dost, ne de bir yar bulabilmiş. Yalnızlığı kendine yoldaş, yolları kendine sırdaş eylemiş. Öylece gelip geçmiş nice yıllar. Bir gün ansızın yorgun düşmüş, gözleri kararmış, uzanmış boylu boyunca ıslak toprağın bedenine. Ne kadar uyudu bilinmez; gözlerini açmış bir ahu dilberin avuçlarında. Bülbül dile gelmiş, gül ele, sararmış solmuş, o ahu dilberin elinde. Küçücük kalbi pır pır etmiş sanki paralanırcasına.

Ko, dolanıp dursun kolun boynumda;
Hiç ölüm korkusu yoktur yanında.
Bir gecelik mihman olsam koynunda,
Uyan, sabah deyi, kaldırma beni.

Bülbüle bir haller olmuş, o gün bu gün, o güzele meftun olmuş. Kendini o diyarda unutup, ne yer ne içer olmuş; hep o ahu dilberin başında döner, cennet avazıyla öter, yanından hiç ayrılmazmış. Kış gelip çatmış, dağları kar sarmış, ağaçlar sararıp solmuş. Bülbüle sığınacak ne bir dal, ne bir saçak kalmış. Rüzgâr vurmuş üşümüş, yağmur yağmış ıslanmış, fakat o ahu gözlü dilberden ayrılamamış. Gönlüne söz dinletemez, kalbini dizginleyemez olmuş, aç kalmış bana mısın dememiş. Ama günlerden bir gün genç bir delikanlı görmüş o ahu gözlü dilberin yanında. İçi burkulmuş, kalbi kan ağlamış. Kendini vurmuş camlara, çırpınmış, bağırmış ses yetiştiremez olmuş. Ona uzanan elleri gördükçe erimiş, eridikçe halsizleşmiş ve çöküvermiş kapı dibinde sessizce.

Aciz kaldım şu gönlümün elinden,
Benim gitmediğim yollar mı kaldı?
Cevr idi ki yüz döndürüp serime,
Başıma gelmedik hallar mı kaldı?

Uzun ve soğuk bir gece sararken dört bir yanı, bülbül öylece kalakalmış çöktüğü yerde. Üstünü karlar sarmış uzayan gecede. Kapı dibinde o ahunun neşe saçan sesleri ile uğursuz gecenin uğultuları altında can vermiş sessizce.

Sabahın ilk ışıkları ile yeni bir gün daha aydınlanırken ahu gözlü dilber kulak vermiş mehtaba, fakat uğursuz rüzgârdan başka bir şey duymamış. Kalkmış yürümüş pencere dibine sessizce, görememiş bülbülü. Bir telaş sarmış içini, delikanlıyı göndermiş bübülü aramaya.

Kapı dibinde bulmuşlar bülbülün cansız ve donmuş bedenini. Ahu dilber avuçlamış yine bülbülü, beklemiş belki canlanır diye, ardından bir kahkaha savurmuş, fırlatıp atmış cansız bedeni uzak bir duvar dibine. Dönmüş ve sarılmış delikanlıya. Uzaklardan seyreden bülbülün ruhu üzülmüş kendince delikanlının hâline ve ardına bile bakmadan süzülüp gitmiş gitmesi gereken yere.

Ala gözlü yarim, yakıp yandırma;
Şa’y edip aleme bildirme beni.
Açıp ak gerdanın, durma karşımda;
Ecelimden evvel öldürme beni.*

* Dörtlükler Karacaoğlan’dan.