E-DENEME
Oğuz Çetin
A nneannemle konuşurken konu günümüz kara kutusu(!)
televizyona geldi. “Anneanne sizin zamanınızda
televizyondan bahsetseler inanır mıydın?”diye sordum. "Bizim köyün bir delisi
vardı o bahsederdi” dedi. Derler ya aptala malum olur, abdal mı aptal mı tam
çözemedim ama eskiden dedemin köyünde de böyle bir adam varmış. O da televizyona
benzeyen bir aletten bahsedermiş "İşte sizi gördüğüm gibi, zaman gelecek taa
Çinde'ki adamı da sizin gibi görecem dermiş " Sonra dedemlerde
adama gülüp onu taşlarlarmış.
Anlayacağınız bu teknolojik gelişimi hep mahallenin delileri tahmin edermiş sonra da dayak
yerlermiş.
Dedemin yerine kendimi koyuyorum ve 60 yıllık ömürlerini ekliyorum
gelecekte bu kadar radikal teknolojik değişimler olacak mı acaba?. Eğer olursa
bunları benimsememiz ne kadar zaman alır? Anneanneme neden televizyon izlemiyorsun diye
sorduğum da bana diyor ki “Ben karamayman (Tatarca’ da bakmak anlamına geliyor)
çünkü aptal kutusu” . Oysa biz bir günümüzü dahi televizyons uz
geçiremiyoruz. Hatta hergün
kullandığımız musluk bile onların zamanında çok lüksmüş, sadece
"Şeherde" olurmuş. Tekrar soruyorum anneanneme “evinde iki boru çıkacak
bunlardan istediğin zaman sıcak istediğinde soğuk su akacak deseler inanır
mıydın?” diye, bana bakıp gülüyor "Vaaahy nerede!"
diyor.
Kısacası 100 yıl
önceki yaşam ile günümüzdeki yaşam arasında dağlar kadar fark var. Belki
bazıları bu gelişimin Türkiye’ ye ait bir unsur olduğunu söyle yeceklerdir ama inanın çok zayıf
bir etken. Günümüz bilgisayarlarında kullandığımız flopy disket içine
1.44Mbaytlık bir bilgiyi depoluyor. Eskiden böyle bir bilginin 10
da birini depolayabilmek için 1950’li
yıllarda yani sadece 40 yıl önce 100m2 lik bir odadan daha büyük bir oda, tüm
duvarların ağır makinalarla kaplı olduğu tüm ünitelerin metrelerce kabloyla
bağlandığı ve bu çalışma sırasındaki çıkan ısının soğutulması için bir o
kadar büyüklükte su
tesisatının olduğu bir mekan gerekliymiş.
Bilgisayar teknolojisindeki gelişimin bu hızı hem maddi açıdan hem
de bir işe harcanması gereken vakit açısından çok fazla kazanç getiriyor. Örneğin
bilgisayar sektöründeki bilgisayar fiyatlarını zaman ile oranladığımızda yeni bir
bilgisayar konfigirasyonu piyasaya çıktığından itibaren her geçen ayın sonunda
100$'lık bir değer kaybına uğruyor. Böylece yeni gelen teknolojinin fiyatı zamanla
ucuzluyor. Anlayacağınız dehşet bir hız. Kimse elinde eski teknoloji kalmasın diye
yenisini alabilmek için vade kullanmıyor. Sirkülasyon ceryan yapacak kadar hızlı. Bu,
işin maddi yönü.
Bir de yapılan işin hızı konusunda ilginç bir örnek var: INTEL
firması her yeni çıkan işlemcinin -bu hedef yetmişli yılların sonunda veriliyor-yeni çıkan işlemciden en az %50
daha hızlı çalışması gerektiği konusunda kendine bir hedef koymuş ve bu hedefini
şu ana kadar da gerçekleştirebilmiş. Bu gelişimi kişiler uçak sektörüyle
kıyaslamışlar ve şöyle bir sonuca varımışlar; eğer uçaklar da bilgisayar kadar
gelişseydi şimdi kibrit kutusunda ve sesten iki kat hızlı yolculuk ediyor olacaktık.
Bu devasa sektör artık tek başına duramıyor ve kendi içinde de
başlı başına sektörle re bölünüyor; Software, Hardware, İnternet,
Network. Özellikle İnternet öyle bir
sektör ki bilgisayardan ayrılmış durumda bile diyebiliriz. Örneğin ünlü arama
motoru Yahoo'ya girdiğinizde başlık olarak sıralanan konular
"Computer&İnternet" şeklinde iki ayrı birim olarak yazılmış.
İnternet'in en büyük özelliği tüm sektörlere yayılmış olması. Bigisayar da
bundan on yıl önce tüm sektörlere yayılmıştı, ancak sadece üreticilerin
kullanımına hizmet ediyordu. Hesap tutumu, stok durumu, bir iki haberleşme. Şu anda ise internet
üreticiden çok tüketicinin hizmetinde. Örneğin internet aracılığı ile
yapabildiğimiz işlerin bir kaçını sıralayalım;
-Yemek yemek: Yemek istediğiniz herhangi bir şeyi bölgenize yakın
olan bayiye sipariş veriyorsunuz ve bir süre sonra yemeğiniz kapınıza geliyor. Sadece
yemek konusunda değil gıda maddelerinde de internetten yararlanabiliyorsunuz.
Türkiye'de bu konuya örnek Migros Online var. Sanal ortamda reyonlarda dolaşarak
sepetinizi dolduruyorsunuz ardından siparişleriniz evinize servis ekiplerince getiriliyor.
-Tatile Gitmek: İstediğiniz ülkenin ismini yazıyorsunuz size o
ülkeye ait tüm dökümanlar çıkıyor. Ajanslarla irtibata geçiyorsunuz, ajansa
bağlı otelleri odalarına kadar geziyorsunuz ve beğendiğiniz yere rezervasyonunuzu
yapıp internetten uçak biletinizi alıp tatilinize gidiyorsunuz.
-Kumar Oynamak: İstediğiniz bir kumar sitesine gidiyorsunuz kredi
kartıyla oyunlara katılıyorsunuz ve oynayıp kaybediyorsunuz.
Sonra da intihar etmeden önce ölüm nedeninizi
internetten yayınladıktan sonra kafanıza kurşunu sıkıp ölüyorsunuz.
-Terör: İnternetten terör konusu şu sıralar oldukça popüler.
Gıcık olduğunuz hükümet yada kurulşun sitesini ziyaret ediyorsunuz HACK edip eyleminizi gerçekleştiriyorsunuz.
-Sex: Bu
konunun ayrıntılarını İnernetten bulabilirsiniz ben anlatamam.
-Tedavi Olmak:Bir medikal sayfaya
gidiyorsu nuz derdinizi yazıyorsunuz size
hekim guruplarınca tedavi konusunda cevap geliyor.
Bu başlıkları uzatmak mümkün hatta bu konuda bir rehber bile
hazır lanabilir.
İnternetin geçmişine
baktığımızda ;
" Internet 1962'de, ABD M.I.T'de Lickleider tarafından hayâl edildi, Kleinrock
tarafından teknik alt yapısının ilk taşı atıldı, ABD Savunma Bakanlığı kurumu
ARPA'nın desteğiyle kuruldu, 1970-1985 arası sınırlı saha deneyleri yapıldı ve
protokol spesifekasyonları bir kaç defa yeniden yazıldı. Bu arada elektronik posta,
telnet, ftp, listeler, ağ haberleri gibi servisler belirli bir istikrara kavuştu. Internet 80'li yıllarda
akademik dünyada İngiltere, Japonya ve ABD gibi ülkelerde daha da yaygınlaştı ve bu ülkelerde
Janet, NFSNet gibi Ulusal Akedemik Ağlar oluşturuldu. Türkiye aynı yıllarda kurulan
Bitnet'e zorluklarla ve küçük ölçüde katılabildi"
Türkiye internetle 1995’te tanıştı. İnternetin bu hızlı büyümesinin etkileri hayatı daha
rahat yaşamak, bilgiye kolay ulaşmak dışında kavramsal boyutta da fazlasıyla
hissediliyor. Dikkat edilirse teknolojik devrimlerin hepsi yeni kavramların oluşmasına,
aynı zamanda eski kavramların da sınırlarının genişlemesine hatta bazılarının yok olmasına
bazılarının ise esnetilmesine zemin hazırlıyor.
Bu durum Neolitik Çağdan beri hızını günden güne artırarak
devam ediyor: Taş Devri, Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri... Uzay Çağı,
Bilgisayar Çağı bunlar yeni kavramlar. Fakat çocuk kavramı başına o günün
teknolojisinden birkaç kelime getirilerek sınırları genişletiliyor; Televizyon
çocuğu, Bilgisayar çocuğu, İnternet çocuğu. Arkadaşlık kavramına bakalım;
Mektup arkadaşı telefon arkadaşı, e-mail arkadaşı, Chat arkadaşı...Virüs kavramı; Hiv virüsü, Melisa virsü, Çhernobil
virüsü. Müzik kavramı; Klasik müzik, Pop müzik, Sanal müzik, İnteraktif müzik...
Belki de internetin en büyük etkisi ticarette görülüyor ticaretin
başına "e" geldi. Her ne kadar başına sadece bir harf gelse de radikal
değişiklikler çok büyük. E-ticaret.
Büyük bir işletme
düşündüğünüzde bu firmanın şubeleri yada bayilik ağı olacaktır. Şimdi
soruyorum ,
etrafınızda hiç Amozon diye bir kitapçı gördünüz mü? Eminim ki görmemişsinizdir
çünkü yeni bir şirket, 1995 'de kuruldu. Bu "kitapçı"nın ilk altı ayda
satış miktarı 40 milyon dolar. Ve dünyanın dört bir yanına satış yapıyor siz de
bu kitapçıdan istediğiniz kitabı piyasadan daha ucuza alabilirsiniz. Şimdi genel
işletme mantığı ile böyle bir satış ve ağ için gerekli oluşumu düşünelim.
Normalde bu firma en azından tüm dünyada satış noktaları kurmalı ve bu bayilerin ya
da şubelerin çalışanları olmalı. Normal olarak bu yerlerin aylık genel giderleri
olan elektrik, su, telefon, çalışanların ücretleri ve sigortaları vs. diye maliyet
kalemleri düşünelim.
Bu milyonlarca şube beraberinde milyarlarca dolar aylık gider demek ve tabiî böyle bir
şirket için gerekecek muazzam bir sermaye demek. Böyle bir oluşum sonucunda bu maliyeti çıkaracak yüksek bir fiyat gerekli. Ama
bu iki şey de firmada yok. Ne yüksek fiyat, ne de devasa bir sermaye ve tecrübe.
Anlayacağınız dört yıl değil, ancak onlarca yıllık bir birikimin sonucu böyle bir
şirketi –o da belki- oluşturabilirsiniz. Peki bu firma nasıl yaptı da ucuz fiyata
tüm dünya çapında satış gerçekleştirdi. Ben size söyleyeyim: Sihirli değneği ile internet, kitap pazarlama
tekniğine dokunarak başına bir "e" getirdi ve
böyle, oldu. Dalga geçmiyorum aynen böyle
sadece ticaretinin başına bir "e" geldi o kadar. Bu sihirden daha büyük bir
etki bence. Milyar dolarlara gerek kalmaksızın her bilgisayarı olan ve internete
bağlı evin içinde bu kitapçının şubesi var. Gördüğünüz gibi kitapçı
kavramıda genişledi "e-kitapçı" oldu.
Artık evin hanımı
beyine "Hadi kocacığım, şunları alalım , şuraları gezelim " derse, beyefendinin yapacağı
şey, karısının önüne hemen internet bağlantılı bir bilgisayar koymak ve sonra da yan gelip yatmak.
Eşiniz mankenleri izlesin sonra kendi vücut ölçülerini versin ve o ölçülere göre
çizilen manken üzerinde sevdiği elbiseleri giyip çıkartma derdi olmaksızın denesin.
Eminim ki bunu Dedeme söylesem beni döver. Niye daha önce
söylemedin diye.
Peki gelecekte neler
olacak sorusu beliriyor insanın zihninde. Artık geleceği görmek de zor değil şimdi.
Gelecek dediği nizde insanlar daha çok etik gelişim, çevresel sorunlar ve sağlık konularından
bahsediyor, tartışıyor. İnsanın ömrünü nasıl uzatırız soruları ağırlık
kazanıyor, çünkü insanın ömrü eski tarihlerde bu kadar yoğun değildi ve insanlar
bu kadar hızlı yaşlanmıyordu.
Yakında insanı internetten ya da başka bir kanaldan transport
edecekler desem, insanlara yerleştirilecek bir iki çiple okula gerek kalmayacağını ve
devlet kavramının çok değişeceğini söylesem eminim ki bir iki taş da ben yerim. En
iyisi taşlanmadan susayım... |