sayı 5-6

Ekonomik Özgürlük Kavramı

Barış Manço'yıu Düşünürken

Sinema

"Sivil özgürlük" süz "Siyasal Özgürlük"! Olur mu?

Bülbül

Kadın ve Taciz

Nefes alacağınız son oksijende tükenirken

Vahşetin Belgeseli

Ne Yapacağını Bilememek

Türkiyenin Konumu

Haymatlos

Yalancı Masumiyet

Hangi laiklik

E-Deneme


ANASAYFA

e@mail

 

E-DENEME

Oğuz Çetin

Anneannemle konuşurken konu günümüz kara kutusu(!) televizyona geldi. “Anneanne sizin zamanınızda televizyondan bahsetseler inanır mıydın?”diye sordum. "Bizim köyün bir delisi vardı o bahsederdi” dedi. Derler ya aptala malum olur, abdal mı aptal mı tam çözemedim ama eskiden dedemin köyünde de böyle bir adam varmış. O da televizyona benzeyen bir aletten bahsedermiş "İşte sizi gördüğüm gibi, zaman gelecek taa Çinde'ki adamı da sizin gibi görecem dermiş " Sonra dedemlerde adama gülüp onu taşlarlarmış. Anlayacağınız bu teknolojik gelişimi hep mahallenin delileri tahmin edermiş sonra da dayak yerlermiş.

Dedemin yerine kendimi koyuyorum ve 60 yıllık ömürlerini ekliyorum gelecekte bu kadar radikal teknolojik değişimler olacak mı acaba?. Eğer olursa bunları benimsememiz ne kadar zaman alır? Anneanneme neden televizyon izlemiyorsun diye sorduğum da bana diyor ki “Ben karamayman (Tatarca’ da bakmak anlamına geliyor) çünkü aptal kutusu” . Oysa biz bir günümüzü dahi televizyonsuz geçiremiyoruz. Hatta hergün kullandığımız musluk bile onların zamanında çok lüksmüş, sadece "Şeherde" olurmuş. Tekrar soruyorum anneanneme “evinde iki boru çıkacak bunlardan istediğin zaman sıcak istediğinde soğuk su akacak deseler inanır mıydın?” diye, bana bakıp gülüyor "Vaaahy nerede!" diyor.

Kısacası 100 yıl önceki yaşam ile günümüzdeki yaşam arasında dağlar kadar fark var. Belki bazıları bu gelişimin Türkiye’ ye ait bir unsur olduğunu söyleyeceklerdir ama inanın çok zayıf bir etken. Günümüz bilgisayarlarında kullandığımız flopy disket içine 1.44Mbaytlık bir bilgiyi depoluyor. Eskiden böyle bir bilginin 10 da birini depolayabilmek için 1950’li yıllarda yani sadece 40 yıl önce 100m2 lik bir odadan daha büyük bir oda, tüm duvarların ağır makinalarla kaplı olduğu tüm ünitelerin metrelerce kabloyla bağlandığı ve bu çalışma sırasındaki çıkan ısının soğutulması için bir o kadar büyüklükte su tesisatının olduğu bir mekan gerekliymiş.

Bilgisayar teknolojisindeki gelişimin bu hızı hem maddi açıdan hem de bir işe harcanması gereken vakit açısından çok fazla kazanç getiriyor. Örneğin bilgisayar sektöründeki bilgisayar fiyatlarını zaman ile oranladığımızda yeni bir bilgisayar konfigirasyonu piyasaya çıktığından itibaren her geçen ayın sonunda 100$'lık bir değer kaybına uğruyor. Böylece yeni gelen teknolojinin fiyatı zamanla ucuzluyor. Anlayacağınız dehşet bir hız. Kimse elinde eski teknoloji kalmasın diye yenisini alabilmek için vade kullanmıyor. Sirkülasyon ceryan yapacak kadar hızlı. Bu, işin maddi yönü.

Bir de yapılan işin hızı konusunda ilginç bir örnek var: INTEL firması her yeni çıkan işlemcinin -bu hedef yetmişli yılların sonunda veriliyor-yeni çıkan işlemciden en az %50 daha hızlı çalışması gerektiği konusunda kendine bir hedef koymuş ve bu hedefini şu ana kadar da gerçekleştirebilmiş. Bu gelişimi kişiler uçak sektörüyle kıyaslamışlar ve şöyle bir sonuca varımışlar; eğer uçaklar da bilgisayar kadar gelişseydi şimdi kibrit kutusunda ve sesten iki kat hızlı yolculuk ediyor olacaktık.

Bu devasa sektör artık tek başına duramıyor ve kendi içinde de başlı başına sektörlere bölünüyor; Software, Hardware, İnternet, Network. Özellikle İnternet öyle bir sektör ki bilgisayardan ayrılmış durumda bile diyebiliriz. Örneğin ünlü arama motoru Yahoo'ya girdiğinizde başlık olarak sıralanan konular "Computer&İnternet" şeklinde iki ayrı birim olarak yazılmış. İnternet'in en büyük özelliği tüm sektörlere yayılmış olması. Bigisayar da bundan on yıl önce tüm sektörlere yayılmıştı, ancak sadece üreticilerin kullanımına hizmet ediyordu. Hesap tutumu, stok durumu, bir iki haberleşme. Şu anda ise internet üreticiden çok tüketicinin hizmetinde. Örneğin internet aracılığı ile yapabildiğimiz işlerin bir kaçını sıralayalım;

-Yemek yemek: Yemek istediğiniz herhangi bir şeyi bölgenize yakın olan bayiye sipariş veriyorsunuz ve bir süre sonra yemeğiniz kapınıza geliyor. Sadece yemek konusunda değil gıda maddelerinde de internetten yararlanabiliyorsunuz. Türkiye'de bu konuya örnek Migros Online var. Sanal ortamda reyonlarda dolaşarak sepetinizi dolduruyorsunuz ardından siparişleriniz evinize servis ekiplerince getiriliyor.

-Tatile Gitmek: İstediğiniz ülkenin ismini yazıyorsunuz size o ülkeye ait tüm dökümanlar çıkıyor. Ajanslarla irtibata geçiyorsunuz, ajansa bağlı otelleri odalarına kadar geziyorsunuz ve beğendiğiniz yere rezervasyonunuzu yapıp internetten uçak biletinizi alıp tatilinize gidiyorsunuz.

-Kumar Oynamak: İstediğiniz bir kumar sitesine gidiyorsunuz kredi kartıyla oyunlara katılıyorsunuz ve oynayıp kaybediyorsunuz. Sonra da intihar etmeden önce ölüm nedeninizi internetten yayınladıktan sonra kafanıza kurşunu sıkıp ölüyorsunuz.

-Terör: İnternetten terör konusu şu sıralar oldukça popüler. Gıcık olduğunuz hükümet yada kurulşun sitesini ziyaret ediyorsunuz HACK edip eyleminizi gerçekleştiriyorsunuz.

-Sex: Bu konunun ayrıntılarını İnernetten bulabilirsiniz ben anlatamam.

-Tedavi Olmak:Bir medikal sayfaya gidiyorsunuz derdinizi yazıyorsunuz size hekim guruplarınca tedavi konusunda cevap geliyor.

Bu başlıkları uzatmak mümkün hatta bu konuda bir rehber bile hazırlanabilir.

İnternetin geçmişine baktığımızda ;

"Internet 1962'de, ABD M.I.T'de Lickleider tarafından hayâl edildi, Kleinrock tarafından teknik alt yapısının ilk taşı atıldı, ABD Savunma Bakanlığı kurumu ARPA'nın desteğiyle kuruldu, 1970-1985 arası sınırlı saha deneyleri yapıldı ve protokol spesifekasyonları bir kaç defa yeniden yazıldı. Bu arada elektronik posta, telnet, ftp, listeler, ağ haberleri gibi servisler belirli bir istikrara kavuştu. Internet 80'li yıllarda akademik dünyada İngiltere, Japonya ve ABD gibi ülkelerde daha da yaygınlaştı ve bu ülkelerde Janet, NFSNet gibi Ulusal Akedemik Ağlar oluşturuldu. Türkiye aynı yıllarda kurulan Bitnet'e zorluklarla ve küçük ölçüde katılabildi"

Türkiye internetle 1995’te tanıştı. İnternetin bu hızlı büyümesinin etkileri hayatı daha rahat yaşamak, bilgiye kolay ulaşmak dışında kavramsal boyutta da fazlasıyla hissediliyor. Dikkat edilirse teknolojik devrimlerin hepsi yeni kavramların oluşmasına, aynı zamanda eski kavramların da sınırlarının genişlemesine hatta bazılarının yok olmasına bazılarının ise esnetilmesine zemin hazırlıyor.

Bu durum Neolitik Çağdan beri hızını günden güne artırarak devam ediyor: Taş Devri, Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri... Uzay Çağı, Bilgisayar Çağı bunlar yeni kavramlar. Fakat çocuk kavramı başına o günün teknolojisinden birkaç kelime getirilerek sınırları genişletiliyor; Televizyon çocuğu, Bilgisayar çocuğu, İnternet çocuğu. Arkadaşlık kavramına bakalım; Mektup arkadaşı telefon arkadaşı, e-mail arkadaşı, Chat arkadaşı...Virüs kavramı; Hiv virüsü, Melisa virsü, Çhernobil virüsü. Müzik kavramı; Klasik müzik, Pop müzik, Sanal müzik, İnteraktif müzik...

Belki de internetin en büyük etkisi ticarette görülüyor ticaretin başına "e" geldi. Her ne kadar başına sadece bir harf gelse de radikal değişiklikler çok büyük. E-ticaret.

Büyük bir işletme düşündüğünüzde bu firmanın şubeleri yada bayilik ağı olacaktır. Şimdi soruyorum, etrafınızda hiç Amozon diye bir kitapçı gördünüz mü? Eminim ki görmemişsinizdir çünkü yeni bir şirket, 1995 'de kuruldu. Bu "kitapçı"nın ilk altı ayda satış miktarı 40 milyon dolar. Ve dünyanın dört bir yanına satış yapıyor siz de bu kitapçıdan istediğiniz kitabı piyasadan daha ucuza alabilirsiniz. Şimdi genel işletme mantığı ile böyle bir satış ve ağ için gerekli oluşumu düşünelim. Normalde bu firma en azından tüm dünyada satış noktaları kurmalı ve bu bayilerin ya da şubelerin çalışanları olmalı. Normal olarak bu yerlerin aylık genel giderleri olan elektrik, su, telefon, çalışanların ücretleri ve sigortaları vs. diye maliyet kalemleri düşünelim. Bu milyonlarca şube beraberinde milyarlarca dolar aylık gider demek ve tabiî böyle bir şirket için gerekecek muazzam bir sermaye demek. Böyle bir oluşum sonucunda bu maliyeti çıkaracak yüksek bir fiyat gerekli. Ama bu iki şey de firmada yok. Ne yüksek fiyat, ne de devasa bir sermaye ve tecrübe. Anlayacağınız dört yıl değil, ancak onlarca yıllık bir birikimin sonucu böyle bir şirketi –o da belki- oluşturabilirsiniz. Peki bu firma nasıl yaptı da ucuz fiyata tüm dünya çapında satış gerçekleştirdi. Ben size söyleyeyim: Sihirli değneği ile internet, kitap pazarlama tekniğine dokunarak başına bir "e" getirdi ve böyle, oldu. Dalga geçmiyorum aynen böyle sadece ticaretinin başına bir "e" geldi o kadar. Bu sihirden daha büyük bir etki bence. Milyar dolarlara gerek kalmaksızın her bilgisayarı olan ve internete bağlı evin içinde bu kitapçının şubesi var. Gördüğünüz gibi kitapçı kavramıda genişledi "e-kitapçı" oldu.

Artık evin hanımı beyine "Hadi kocacığım, şunları alalım, şuraları gezelim " derse, beyefendinin yapacağı şey, karısının önüne hemen internet bağlantılı bir bilgisayar koymak ve sonra da yan gelip yatmak. Eşiniz mankenleri izlesin sonra kendi vücut ölçülerini versin ve o ölçülere göre çizilen manken üzerinde sevdiği elbiseleri giyip çıkartma derdi olmaksızın denesin. Eminim ki bunu Dedeme söylesem beni döver. Niye daha önce söylemedin diye.

Peki gelecekte neler olacak sorusu beliriyor insanın zihninde. Artık geleceği görmek de zor değil şimdi. Gelecek dediğinizde insanlar daha çok etik gelişim, çevresel sorunlar ve sağlık konularından bahsediyor, tartışıyor. İnsanın ömrünü nasıl uzatırız soruları ağırlık kazanıyor, çünkü insanın ömrü eski tarihlerde bu kadar yoğun değildi ve insanlar bu kadar hızlı yaşlanmıyordu.

Yakında insanı internetten ya da başka bir kanaldan transport edecekler desem, insanlara yerleştirilecek bir iki çiple okula gerek kalmayacağını ve devlet kavramının çok değişeceğini söylesem eminim ki bir iki taş da ben yerim. En iyisi taşlanmadan susayım...