|
YALANCI
MASUMİYET
RESUL TURA
Sana…
“Konuş ki görebileyim
seni.”
Bir felsefe seminerinin başlığıydı bu. Çok hoşuma gitmişti ilk gördüğümde ve
hâlâ hoşuma gider.
Belki de görünebilmek içindir her şey. Bu keşmekeş, silahları
konuşturmak, ya lanlar savurmak, aldatmak, aldatılmak, anlamak, anlaşılamamak, küfürler savurmak hayata ve içindekilere…
………
Konuş ki görebileyim seni.”
Bir felsefe seminerinin
başlığıydı bu. Çok hoşuma gitmişti ilk gördüğümde. Hatta sana da fikrini
sormuştum ve sen “bilmem” demiştin. Zaten sen bilsen de bilmezlikten gelirdin çoğu
şeyi. Tıpkı benim gibi. Çok az yönden benzerdik ya birbirimize, bu da onlardan
biriydi. Sadece biri. Mesela; iki kere ikinin dört ettiğini saklardık birbirimizden
veya alfabede A’dan sonra B’nin geldiğ ini…
Bir de… Bir de çok
çabuk unuturdun her şeyi. Çok unutkandın yani. Bugün tanışırdık seninle, yarın
iki yabancı gi bi olurduk. Hiçbir zaman karşılaşmayan ve karşılaşmayacak olan iki yabancı.
Hani bana karşı hiçbir şey hissetmediğini söyledikten sonra
“Şimdi rahatladın değil mi?” diye sormuştun ya, ilk defa ölümü tatmıştım o
zaman . Tam iki hafta
boyunca bakmıştım bu sözünü yazdığım kâğıda. Tam iki hafta boyunca
ölmüştüm.
Şimdi ne ‘o’ sözlerin üzüyor beni ne de boşa harcadığım iki
haftam. Beni bir tek… Beni bir tek gözlerindeki yalancı masumiyeti görememek üzüyor.
Beni bir tek “gözlerin” üzüyor.
Gözlerin…
En çok da gözlerin düşündürüyor beni biliyor musun?
Gözlerin…
Bir daha bakamayacak mıyım bu kadar içten?
Dalamayacak mıyım gözyaşlarına?
Göremeyecek miyim o yalancı masumiyeti?
Yalancı masumiyet…
Gözlerin…
Hain bir avcıdan kaçan bir çift ceylan gözü gibi
İçindeki bukalemunu saklayan bir çift ceylan gözü…
Bukalemun ruhun, ceylan gözlerin…
Ne kadar da çelişik değil mi?
Ne kadar da çelişik.
Bukalemun ruh, ceylan gözler.
Çelişki, masumiyet.
Yalancı da olsa,
Masumiyet… |
|