sayı 4

Feodal Zengin ve Gerçek Burjuvazi

Türkiyede Anayasal gelişmeler

Demokrasinin imkansızlığının İmkansızlığı

Kurtuluş Özel Eğitimde

Bir Mucizeyi Beklerken

İlaçta Patent Tartışması

İlaçta Patent Tartışması(2)

Demokratik İşbölümü

En Ateşli Liberal

Sistem Düşüncesi

Çocukların Zararlarından kurtulma yolları

Barter

Devlet ve İnsan

Türban ve İnsan hakları

Piyasa Reformları Avrupa Futbolunu Geliştiriyor

Özel Sektör, Yapı Kredi ve Faşizim

Kayıp Kadınlar Üstüne

Bilmece


ANASAYFA

e@mail

 

İLAÇTA PATENT TARTIŞMASI (II)

Ahmet ERYILMAZ

Yıllar süren tartışma ve mücadelelerin ardından, Türkiye, yılbaşından itibaren ilaçta patent uygulamasına geçmeye karar verdi. Ilaçta patente yıllardır yapılan itirazlar, aslında koruma altına alınması istenen diğer sektörler içinde sık sık dile getirilen itirazların aynısıdır. Yerli ilaç sanayiinin – yani ilaç üreten firmaların sahiplerinin (sermayedarların) ve buralarda çalışan işçilerin kârlarının ve işlerinin “yıkıcı” ve “yabancı” rekabete karşı korunması, ülkenin ilaç gibi hassas bir konuda dışa bağımlı hale gelmesi vs.. Bütün bu itirazlarda bir nebze olsun haklılık payının bulunduğu söylenebilir. Ancak, konunun daha başka boyutları da vardır. Onlar da dile getirilmeli ve mesele bir bütün olarak değerlendirilmelidir.

Sağlık alanındaki gelişmeler çok zaman ve kaynak talep edici türdendir. İnsanların ve firmaların bu alana kaynak tahsis etmeleri için bazı iktisadî müşevviklerin işbaşında olması gereklidir. Sermayedar –yatırımcı– için bu müşevvik –en azından çoğu zaman– kârdır. Yatırımcılar, ilaç sanayiinde bir kazanç elde etme şansı görüyorlarsa ilaç üretimine ve yeni ilaçların keşfi için araştırma faaliyetlerine para yatıracaklardır. Dolayısıyla, bir ilacı keşfedenin o ilacın patentine, ebediyyen değilse bile makul bir süre için sahip olması, iktisaden gayet mantıklıdır. Sadece iktisaden değil, ahlâken de gayet mantıklıdır. Bir şeyi keşfeden, aynı zamanda onu bir mülkiyet hakkına çevirebilir. Diğer kimseler ve firmalar keşifçinin bu hakkına saygı göstermez, keşfettiği şeyi bir bedel ödemeden üretip satarsa, keşifte bulunan kişi haksızlığa uğramış olur. Bu yaygınlaşırsa, bir süre sonra hiç kimse o alana yatırım yapmaz ve gelişme durur. Bundan da bütün insanlık zarar görür, sadece yatırımcılar değil.

Patent uygulamasının ilaçların pahalılaşmasına yol açacağı şüphelidir. Bazı ilaçlar pahalılanırken bazılarının ucuzlaması da ihtimal dahilindedir. Ancak, fiyat-kalite dengesi açısından bakınca, durumun iyiye gitmesi daha muhtemeldir. Otomotiv sektöründeki rekabetçi açılımın ilaç sektöründe de olmamasını beklemek aşırı iyimserlik olmayacaktır. Rekabet, işleyebildiği her yerde, her zaman daha iyiyi getirme şansına sahiptir. Yerli ilaç sanayiinin otuz yıldır kazanamadığı rekabet gücünü üç-beş senelik bir ilâve süreyle kazanmasını beklemek için bir sebep yoktur. Tersine, korunan bir sektörün hiçbir zaman gerçek rekabet gücüne kavuşamayacağını gösteren pek çok örnek vardır. Ayrıca, yerli ilaç sanayii ile yabancı ilaç sanayiilerinin her anlamda uzlaşmazyıkıcı bir rekabet içinde olması da şart değildir. En azından dağıtım açısından yabancı üreticiler yerli üreticilerle-firmalarla birlikte çalışmak isteyecek ve belki bir süre sonra bütün ülke ve bireyler için daha faydalı bir ekonomik kompozisyon ortaya çıkacaktır.

Son olarak şunu söylemek gerekir: Piyasa ekonomisi tüketicinin efendi olduğu bir modeldir. Bireysel tüketicinin faydasını arttıran şeyler insanların tercihine ve tasvibine mazhar olacaktır. Yerli ilaç sanayiini (patronlarıyla ve işçileriyle) korumak, ancak tüketicilerin haklarını çiğnemek olabilir. Bu da, herhalde, kabullenilebilecek birşey olmasa gerektir.