İLAÇTA PATENT
TARTIŞMASI (I)
Oğuz Kağan ŞAHİN
Türkiye 1 Ocak 1999’dan itibaren
yepyeni bir döneme girdi. Yeni yılla ve yaklaşan seçimlerle tazelenen umutlar,
ülkemiz insanları için mutlu bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak bu yeni
dönemde hiç de umutlu olmayan insanlarımız da var. Aslında çoğumuz onları
pek tanımıyoruz. Gerek yazılı gerek görsel medyada fazla yer almıyorlar. Ama
yaptıkları çalışmalar ve üretimleri hepimiz için hayati önem taşıyor. Bu
insanlar Türkiye İlaç Sanayi (TİS) çalışanları. İşçisiyle, yönetimiyle gelecek
onlar için oldukça belirsiz. Evet, Türkiye 1 Ocak 1999’da sadece yeni bir yıla
girmedi; ilaçta patent uygulamasının başlamasıyla birlikte TİS açısından karanlık
bir döneme adım atıyor
Aslında ilaçta patent uygulamasına
geçiş kaçınılmaz. Türkiye imzaladığı uluslararası anlaşmalarla bunu yıllar
öncesinden kabul etmişti. Ancak ülkemizde araştırma ve geliştirme
çalışmalarının yeterli düzeyde olmadığını ve araştırma geliştirme
faaliyetlerinde finansman ve bilim adamı sıkıntısının çekildiğini bilmekteyiz.
Bugün yeni bir ilacın keşfi ve kullanıma girmesi için 10-12 yıllık bir çalışma
ve beşyüzmilyon Amerikan dolarına yakın bir harcama gerekiyor. TİS’nin geçen
yılki cirosunun bir milyar beşyüz milyon dolar düzeyinde olduğunu düşünürsek
böyle bir maliyetin altından kalkmasının mümkün olmadığını görürüz. Zaten
dünyada sadece bir kaç ülke yeni ilaçlar geliştirebilecek düzeydedir. O ülkelerde
dahi büyük firmalar birleşerek araştırma geliştirmeye daha geniş kaynaklar
ayırmaya çalışmaktadır. Son bir kaç yıl içinde Ciba-Geigy ve Sandoz gibi iki
dev firmanın birleşmesi (No- vartis),Glaxo, Pfizer gibi firmaların birleşme
yolları araması temelde bu nedene dayanmaktadır. İşte böyle bir ortamda
Türkiye’nin henüz keşfedilmiş ve koruma altına alınacak bir ilacı yokken patente
geçişte bu kadar aceleci olması anlamsızdır. Zaten Türkiye Akka
Antlaşması’nı ilk imzaladığında patente geçiş tarihini 1 Ocak 2005 olarak
belirlemiştir. Ama nedense tam hükümet bunalımlarının yaşandığı bir ortamda bir
gece ansızın toplanan Bakanlar Kurulu bu tarihin 1 Ocak 1999’a çekilmesini öngören
kanun hükmünde bir kararname çıkarmıştır. Hatta kararname bu toplantıya
katılamayan bakanlara gece yarısı evleri dolaşılmak suretiyle imzalatılmış ve
amiyane tabirle çaktırmadan yürürlüğe sokulmuştur. Muhakkak ki, bu kararın
alınmasında ilaçta patente geçilmesi halinde korunacak ve bu işten kâr edecek olan
çok uluslu firmaların ve tekellerin etkisi olmuştur. Bu ülkeyi yönetenler ne yazık
ki yine halkın çıkarlarını düşünmektense bazı politik oyunlar ve hatta maddi
menfaatlerle bu kararı almışlardır.
Peki, ilaçta patente geçişle birlikte
ne olacak? Halkımız ve ilaç sanayimiz bu yeni dönemden nasıl etkilenecek? Öncelikle TİS’nin
üretimi sıfır noktasına yaklaşacak. Çünkü bir ilacı sadece patentine sahip
bir firmanın üretim hakkı vardır. Sadece ham maddeleri ilaca dönüştüren ülkemiz
sanayinin daha önce de belirtildiği gibi patentli bir ilacı bulunmadığı için hemen
hemen hiç bir ilacı üretmeye hakkı olmayacaktır. Bugün hepimizin
kullandığı ilaçların yüzde doksandan fazlası ithal edilecek ve ilaç
fiyatları inanılmaz oranlarda yükselecektir. Tabi ki bunun yükü vatandaşa ve
Türkiye’de en büyük ilaç alıcısı durumunda olan devlete binecektir. Yani yine
vergi veren halk bunun bedelini ödeyecektir. Bu arada üretimi duran pek çok firma iflas
noktasına gelecek ve binlerce insan işinden olacaktır. Tüm bu tablo size fazla
kötümser gelebilir. Ama önlem alınmadan patent uygulamasına geçilirse olacaklar
tümüyle budur. Peki ne tür önlemler alınabilir? Öncelikle Türk ilaç ve
ilaç hammaddesi teknolojisinin güçlenmesi, gelişmesi ve ilaç endüstrisinin
uluslararası firmalara karşı direnebilmesi için ilaç ve ilaç hammaddeleri ile
bunların üretim metodlarının en az 2005 yılına kadar patent kapsamı dışında
tutulması ve yeterli sermaye birikimine olanak sağlanması gerekmektedir. Ayrıca
ekonomik teşviklerle yatırımlarını ve dışa açılma gayretlerini henüz
başlatmış bulunan TİS’nin gelişimi sağlanabilir. En azından bu önlemleri almak
ilaç gibi hayati önem taşıyan bir konuda bizi tamamiyle dışarıya bağımlı
olmaktan kurtaracaktır. Eğer ilaç sanayimizi korumazsak herhangi bir nedenle
uluslararsı toplumdan dışlandığımız bir durumda ağır bedeller ödeyebiliriz.
Bugün Irak’ın düştüğü duruma düşebiliriz. Ülkemizin de Kıbrıs sorunu ya da
insan hakları ihlalleri gibi bir sebeple ambargolara maruz kalabileceğini
unutmamalıyız. Bu nedenle TİS’nin en azından bir süre daha patent kapsamı
dışında tutulması Türkiye’nin ekonomik ve sosyal menfaatlerinin korunması
açısından şarttır. |