“KURTULUŞ” ÖZEL
EĞİTİMDE
Serkan DEMİRBAŞ
Ben bu dergide yazı yazan çoğu
arkadaşlar gibi üniversite öğrencisi değilim; üniversiteye girmeye talip bir genç
arkadaşınızım. Ne yazık ki diğer arkadaşlarım gibi ben de bu mükemmel sistemde(!)
yarış atına döndürülmekten çok rahatsızım. Bunun için kendimi, bu bozuk eğitim
sistemindeki yanlışlıkları belirtmek zorunda hissediyorum. Sadece eleştirmekle
kalmayıp, bilgimin ve haddimin el verdiğince mini çözümler teklif etmeyi de
deneyeceğim.
İsterseniz eğitimin ne kadar önemli
olduğunu hatırlatmakla işe koyulalım. Bir ülke için en önemli sosyal kurum,
eğitim kurumudur. Çünkü bir ülkede eğitim seviyesi ne kadar yüksekse, o
ülkenin milli sorunları da o kadar az demektir. Dikkatinizi çekerim; kişisel sorunlar
demiyorum. Çünkü kişisel sorunlar eğitimle bir yere kadar halledilebilir. Ama bir
ülkede eğitim kalitesi ne kadar yüksekse, o ülkede yaşayan insanların milli
sorunları çözme olasılığı o kadar yüksektir. Neden derseniz; okuyan insan,
yani bilen insan kendi seçtiği yöneticilerin yanlışlarını sorgulayabilir. Bir
mimarın, bir apartmandaki eksiklikleri rahatlıkla görebilmesi gibi. İsterseniz konuyla
bağlantılı olarak meseleye ülkemiz açısından yaklaşalım. Bizimki gibi, devletçi
bir zihniyetle yönetilen bir ülkede, eğitim de bir devlet politikası haline
dönüştürülmüştür. Eğitimde devlet politikasının ne zararları olabilir? Gelin
ona bakalım.
Eğer bir devletin eğitim politikası
varsa ve de o ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı ülkemizde olduğu gibi yürütmenin
(hükümet) elindeyse, doğal olarak bizim eleştirilmeyi çok seven yöneticilerimiz(!)
öğrencileri kendi istekleri doğrultusunda yönlendireceklerdir. Ben bir liberal olarak
eğitimin KESİNLİKLE ÖZELLEŞTİRİLMESİNDEN yanayım. Çünkü halk ileride ülkeyi
emanet edecekleri çocuklarının, kötü yetişmesini istemez. Bu yazıyı okuyan,
devletçi düşünce yapısına sahip bir arkadaş çıkıp, “o zaman eğitim pahalı
olursa fakirler ne yapsın? Özel okullar evlere şenlik, o zaman kimse okuyamaz”
gibi cevaplandırılması çok basit birkaç itiraz sıralayabilir. Şimdi, şu anki özel
okulların bilinen pahalılığının nedenini güzel bir örnekle açıklamaya
çalışalım.
Kendi mahallemizde bir bakkal
düşünelim. Koskoca mahallede bu bakkaldan başka bakkal yok. Varsa da çok
uzakta, başka mahallelerde var. Bu bakkal bir kere fiyatları istediği şekilde
belirleme imkânını ele geçirmiştir. Ya ihtiyaçlarınızı karşılamamayı göze
alacaksınız ya da o fiyatlara göz yumacaksınız. Fakat o mahallede birkaç tane
daha bakkal açılıp bir rekabet ortamı yaratılırsa, fiyatlar düşer ve kalite
artar.
Bu yerçekimi kanunu kadar kesindir.
Kalemi havaya atarsanız yere düşer. Siz rekabet ortamını yaratırsanız fiyatlar
düşecek, kalite artacaktır. Devlet özel okullardan aldığı vergi oranını sıfıra
indirerek, yeni özel okulların açılmasını teşvik edebilir. Diyebilirsiniz ki,
kapitalizmin meşhur “hastalıklarından” tekelleşme ortaya çıkar, özel okullar
kendi aralarında anlaşarak fiyatları yüksek tutarsa o zaman ne yapalım? İşte o
zaman devlet baba zihniyetinden arınmış, düzenleyici devlet
düşüncesiyle devletin bu oluşumlara müdahale etmesine müsaade ederiz.
Bir başka sorun daha çıkabilir
karşımıza. Düşen fiyatlara rağmen, parası çocuklarını okutmaya yetmeyen aileler
ne yapsın? O zaman yine sınırlı devlet yürürlüğe girer. Devlet belli bir gelirin
altındaki ailelere burs bağlar. Parayı nereden bulur? Devlet elini eğitimden çektiği
için, onca kalitesiz eğitim kurumlarına harcanan para buralara aktarılabilir.
Şu anki eğitim sisteminden herkes rahatsız. Veli
rahatsız, öğretmen rahatsız, öğrenci rahatsız. Kendi kendimizin freni
olmayalım,aklımızı kullanıp sorunlara çözün yolları üretelim, uygulayalım,
ileri doğru koşar adımlarla ilerleyelim. Türkiye’de çözülemeyecek sorun yok. |