DEMOKRASİNİN
İMKÂNSIZLIĞININ İMKÂNSIZLIĞI
Resul TURA
Adettendir. Yazıya başlamadan
önce üzerinde durulacak temel kavramın tanımı veya basit bir açıklaması yapılır.
Ama üzerinde duracağımız kavram demokrasi gibi çok yönlü, çok yönlü olduğu
kadar da çok tartışılan bir kavram olunca tanımını yapmak güçleşiyor. Zaten
tartışacağımız konu; demokrasinin ne olduğu veya olmadığı, Türkiye’de
yerleşip yerleşmediği, yerleşmediyse bunun sebepleri değil, gerçekten var olup
olamayacağı. Demokrasinin imkânsız olup olmadığı sorusuna cevap aramak,
yukarıdaki sorulara da cevap aramak aslında.
Bugüne kadar Türkiye’de yapılan
tartışmalar demokrasinin anlamı ve Türkiye’de neden varolamadığından ibaret;
ancak konumuzun bu tür tartışmalarda yer almaması rağbet görmediği anlamına
gelmiyor. İhtiyaç olduğunda (!) halkın iradesine darbe vuranlar ve bunları
alkışlayanlar, farkında olmasalar da “demokrasinin imkânsızlığı”
fikrinin en ateşli savunucuları.
Demokrasinin ulaşılamaz bir ütopya
olduğunu ileri süren oligarşistlere göre; tarih boyunca bütün insan gruplarında,
grup içi ilişkilerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan, ekonomik gücü elinde
bulunduran ve bu yüzden o gruba egemen olan “hakim bir sınıf” vardır. Ekonomik
güce sahip olan bu sınıf, topluma doğal olarak hakim olduğundan çoğunluk hiçbir
zaman egemen olamaz.
Tarih boyunca bütün insan gruplarında
“hakim bir sınıfın” varlığı kabul edilse bile bu durumun mekanik bir kanun
olduğu kabul edilemez. Bunu “bundan önce böyle oldu, bundan sonra da böyle olacak”
diyerek mekanik bir kanun haline getirmek, determinizmle tarihi sentezlemeye
çalışmaktır. Oysa tarihte determinizm yoktur. Suyun her zaman belli yerlerde, belli
sıcaklıklarda kaynayacağı iddia edilebilir; ancak insanların bundan önce oligarşiye
yöneldikleri, öyleyse bundan sonra da oligarşiye yönelecekleri iddia edilemez.
“Hakim sınıfın her zaman ekonomik
gücü elinde bulunduran sınıf olacağı” görüşü, iktidarı elinde bulunduran
sınıfın toprak sahipliği gibi aynı tip iş sahasında bulunan kişilerden oluştuğu
varsayımına dayanmakta. Günümüz kapitalist toplumlarında, belirli kişi veya
kişilerin ekonomik gücün tümüne sahip olamayacakları, değişik kişi veya
kişilerin serbest piyasadaki rekabet aracılığıyla birbirleri üzerinde denetim ve
frenleme işlevi görecekleri kesindir. Üstelik bu denetim ve frenlemeyi sağlayan tek
öğe serbest piyasanın doğal yapısı da değil.
Örneğin, ABD gibi gelişmiş
kapitalist toplumlarda müteşebbise tam özgürlük veren devlet, aynı zamanda
antitröst yasasıyla bu müteşebbislerin piyasanın tamamına egemen olmalarını
engelleyerek denge ve rekabet unsurlarını korumaktadır. Bunun yanında, ekonomik
gücün her zaman azınlığın elinde mi bulunacağı da tartışılacak ayrı bir konu.
Nitekim bu gücün, bundan önce azınlığın elinde bulunması hiçbir zaman
çoğunluğun eline geçmeyeceği anlamına gelmez.
Demokrasinin imkânsız olduğunu
savunmak kısır bir oligarşik düşüncenin eseri. Azınlığın çoğunluğa egemen
olmasını isteyenler, demokrasinin aslında hiçbir zaman ulaşılamayacak bir ütopya
olduğunu söyleyerek bu düşüncelerini meşrulaştırmaya çalışmaktalar.
Demokrasi geçmişte imkânsız
değildi,
Şimdi de imkânsız değil,
Gelecekte de imkânsız olmayacak.
Asıl imkânsız olan demokrasinin
imkânsızlığı. |