PİYASA REFORMLARI AVRUPA FUTBOLUNU GELİŞTİRİYO
Freeman , December 1998, s.720-1
L. Jacobo Rodriguez
L. Jacobo Rodriguez,
Cato Institute’de (ABD), Global Özgürlük Projesi’nin yönetici asistanıdır.
Geçen yaz, Avrupa ülkeleri
Fransa’daki Dünya Kupası’nda dünya futbolundaki egemenliklerini bir kez daha
kanıtladı. Bu egemenlik Fransa’nın sürpriz şampiyonluğuyla sonuçlandı. 1986’da
Dünya Kupası mevcut Play-off sistemini benimsediğinden beridir Avrupa dışından
sadece dört ülke dört basamaklı kupanın çeyrek finaline yükselebildi: Meksika
(1986), Arjantin (1986,1990,1998), Kamerun (1990) ve Brezilya (1986,1994 ve 1998).
Kulüp takımları seviyesinde Avrupa’nın
hakimiyeti daha aşikardır. Avrupa ligleri –özellikle İngiltere, İtalya, Almanya
ve İspanya– dünyadaki en yarışmacı liglerdir ve bütün dünyadan en iyi
oyuncuları cezbetmektedir. Mesela, Arjantinli futbol oyuncuları İspanya ve İtalya
ligleri için sıradadır; Brezilya milli takımının onbir oyuncusu Avrupa’da
oynamaktadır ve diğer üç oyuncusu son zamanlara kadar Avrupa liglerinde oynamıştır.
En iyi Avrupa takımlarından olan Barcelona Dünya Kupası’na onbir oyuncu
göndermiştir. NBA Amerika’da basketbol için ne ifade ediyorsa Avrupa ligleri de
futbol için aynı şeyi ifade etmektedir: Futbolcuların kabiliyet ve maharetlerini
gerçekten sınayabilecekleri ve “super star” statüsü elde edebilecekleri yegâne
yer. Bu her zaman böyle değildi. Gelmiş geçmiş en büyük futbolcu Pele hiçbir zaman
bir Avrupa kulübünde oynamadı.
Avrupa’nın futboldaki bu son dönem
hakimiyetinin sebebi nedir? Teşkilatlı futbol (ligler) bu eski kıtada yaklaşık bir
asırdır oynanmaktadır ve kulüpler, oyuncuları, rekabetçi futbol oyunu için gerekli
disiplin ve fiziki güce sahip oldukları erken yaşlarda kulüplerde toplamalarına
imkân verecek alt yapı sistemlerine sahiptirler. Ancak, bu durum,
Avrupalı yıldızların doğuşunu açık lamaya yeterli olmakla beraber, neden
Avrupalı olmayan futbolcuların kendilerini kanıtlamak için Avrupa’ya gitmek
istediklerini açıklamamaktadır. Cevabın en azından bir kısmı özellikle medya ve
göç alanlarındaki piyasa reformlarında yatmaktadır.
Ticarî Ruh
Yerli ve yabancı en iyi futbolcuları
alabilmek için kulüplerin paraya ihtiyacı vardır. 1980’lerin ortalarından
sonlarına kadar Avrupa’da çok az sayıda takım Güney Amerika’dan veya diğer
Avrupa ülkelerinden yıldız oyuncuları alabilirdi. Bugün hemen hemen Avrupa’nın
“birinci lig” lerinden herhangi birinde oynayan her takım dünya çapında
oyuncuları kulübüne bağlayacak kaynaklara sahiptir.
Takımlar bugün televizyon
sözleşmelerinden, reklâm ücretlerinden ve ticari ürünlerin pazarlanmasından aslan
payını almaktadırlar. İlaveten, bazı İngiliz takımları açık olarak ticarete konu
olan işletmelere dönüşmek suretiyle bir sermaye akışına sahne olmuşlardır. Diğer
Avrupa takımlarıda bu yolu takip etmektedir. Astronomik rakamlı televizyon
sözleşmeleri Kıta Avrupası’nın birçok ülkesinde özel televizyon şebekelerinin
gelişmesi sayesinde mümkün olmuştur. Televizyon istasyonları uzun süre sadece
hükümetlerce sahiplenilmiş ve işletilmişti. 1980’lerin ortalarından itibaren,
doğrudan yayın imkânı sağlayan uyduların çoğalması bu devlet monopolünün de
facto sonunu getirmiştir.
Böylece, teknolojik gelişmeler – ve
uydu antenlerin yaygınlaşması – televizyon sektöründe deregülasyona yol açmış
ve bu da futbol liglerine, aynen profesyonel spor liglerinin ABD’de yaptığı gibi,
televizyon istasyonlarıyla kârlı sözleşme pazarlıklarına girme imkânı
sağlamıştır. Mesela, İspanya örneğinde, deregülasyon 1990’da oldu ve bir özel
televizyon istasyonu, hemen, İspanyol birinci ligiyle, pazarda önemli bir pay kapmak
için, pazar gecesi maçlarının münhasır yayın haklarını kapsayan bir anlaşma
imzaladı.
İkinci olarak, gelirler arttıkça,
yabancı oyuncu kiralamanın önündeki sunî engellerin çoğu ortadan kalktı. Bugün,
Avrupa Birliği ülkelerinin herhangi birinden olan bir oyuncu bir diğer AB ülkesinin
liginde serbestçe oynayabilir ve yerli futbolcu olarak kabul edilir. AB dışındaki
ülkelerden gelen ve birkaç yıldır Avrupa’da top koşturan futbolcular da, bir Avrupa
ülkesinin eski kolonilerinden gelen oyunculara uygulanan vatandaşlığa kabul etme
prosedürünün kolaylıklarından yararlanılarak, vatandaş olarak kabul edilirler.
Nihayet, AB dışında futbolcuların her takımdaki azamî sayısı, liglere bağlı
olarak, ikiden üçe veya dörde yükseltilmiştir. Bütün bunlar, kabiliyetli
yabancı futbolcuların arz ve talebini birbirine yaklaştırmıştır.
Televizyon istasyonları da yabancı
oyuncu alımı önündeki sunî engellerin kaldırılmasından yararlanmıştır.
Oyuncuların ana vatanındaki taraftarlar da maçları dikkat ve heyecanla takip
etmektedir. Avrupa ligleri ve Avrupa televizyon istasyonları, yayın haklarını bu
ülkelerdeki, özellikle Güney Amerika’daki televizyon kanallarına satmaya muvaffak
olmuşlardır.
Şüphesiz, daha çok seyirci reklâm
ücretlerinin de yukarı tırmanmasını sağlamış, bu ise televizyon istasyonlarına ve
liglere ilave gelir imkânları kazandırmıştır.
Üçüncü faktör, politik değil
kültüreldir. Kabiliyetli oyuncular, bir takımdan diğer takıma geçmeye isteklidir;
gidilen takım bir diğer ülkede olsa bile. Sadece Güney Amerikalı, Doğu Avrupalı ve
Afrikalı oyuncular en iyiye karşı oynamak için Batı Avrupa’ya gitmekle
kalmamaktadır. Aynı zamanda, işgücünün seyyaliyetinin önündeki kurumsal ve
kültürel engellerin gayet iyi bilindiği AB işgücü piyasaları için pek
alışılmış olmayan biçimde, oyuncular, AB içinde de yoğun biçimde hareket
etmektedir.
Televizyonların deregüle edilmesi, esnek
işgücü piyasaları ve piyasa güçlerinin karşılıklı etkileşimi tarafından
belirlenen maaşlar, Avrupalıları, çok ihtiraslı oldukları futbol alanında,
kendilerinin çekim merkezini teşkil ettiği bir lig haline getirmiştir. Umulur ki, AB
liderleri, daha serbest piyasaların futbol için neler yaptığını idrak ederek, çoğu
zaman kapalı olan ekonomilerinin diğer sektörlerine yardım edecek ve insan
kaynaklarının kurumasını durduracak reformların gerçekleştirilmesi için harekete
geçeceklerdir. |