ÇOCUKLARIN
ZARARLARINDAN KURTULMA YOLLARI
* The Economist, December 5th
1998, s. 18
Hoşgörüsüzlüğün gitgide
arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Sigara içilemeyeceğini, araba parkedilemeyeceğini,
tükürülemeyeceğini, hatta yürünemeyeceğini gösteren işaretler her tarafı
kapladı. Çok şükür, “siyahlar giremez” işaretleri ortadan kalktı fakat başka
alanlarda sınırlamalar getiren işaretler her yerde. Bir zamanlar yalnızca birkaç
vagonda veya uçakların belli bölümlerinde uygulanan sigara içme yasağı, şimdi
bütün ofislerde, çoğu toplu taşıma araçlarında ve hatta birçok barda geçerli.
Şık kulüp ve lokantalar uzun zamandır “blucinle girilmez” kuralına sahip. Fakat
bu günlerde fazla şık olabilirsiniz. Londra’daki bazı oteller, takım elbiseli
kimselerin ortamı bozabileceği korkusuyla, “takım elbiseyle girilmez” politikası
izlemeye başladılar. Çevreciler çok önceleri otomobillere yasaklar getirilmesini
istediler. Mobil telefonlar son hedef. Bazı demir ve havayolu salonları, lokantalar ve
hatta golf kulüpleri “telefon kullanılmaz” alanlar olarak düzenlenmektedir.
Eğer tahammülsüzlük gerçekten bu
çağın özelliği olduysa, The Economist bir başka gürültü kirliliği
kaynağı üzerine bazı sınırlamalar konulmasını teklif etmektedir: Çocuklar. Bunu
bir peşin hüküm diye görmezden gelmemeniz için, iyi bir ekonomik argüman dahi ortaya
koyabiliriz. Sigara içme, araba sürme ve mobil telefonlar ekonomistlerin “negatif
dışsallıklar” adını verdiği şeylere sebep olurlar. Yani, bu faaliyetlerin diğer
insanlara maliyeti, bunları yapanlara olan maliyetini aşmaya meyleder. Bu durumda
piyasanın görünmez eli işlemez, kaynaklar israf olur. Bir sürücünün özel sürüş
maliyetleri, onun diğer insanlara hava kirliliği ve trafik tıkanıklığı şeklinde
yüklediği maliyetleri tam olarak yansıtmadığından, sürücüler otomobilleri sosyal
bakımdan arzuya şayan olandan daha fazla kullanırlar. Aynı şekilde, sigara içenler
de, zehirli dumanlarının etraftaki insanlara zarar vermemesi konusunda pek hassasiyet
göstermezler.
Hükümetler bu tür piyasa
başarısızlıklarına iki şekilde çözüm ararlar. İlki daha yüksek vergilerdir,
bunun amacı antisosyal davranışlarının maliyetini sigara içenlere ödetmektir.
İkincisi regülasyondur. Emisyon standartları koyma veya kamuya açık yerlerde sigara
içmenin yasaklanması gibi. Her iki yaklaşım da çocuklarla ilgili problemde işe
yarayabilir.Çocuklar da, aynen sigaralar ve mobil telefonlar gibi, etraflarındaki
kimselere bir negatif dışsallık yükler. Oniki saatlik bir yolculuğu, hemen önündeki
koltukta oturan ve avazı çıktığı kadar bağırmakta olan bir çocukla, yahut
arkasında oturan ve haince koltuğu tekmeleyen canı sıkılmış bir yeni yetmeyle
birlikte geçiren kişiler, bu çocukların boynunu sıkmak isteyecekleri kadar çabuk bir
şekilde, meseleyi kavrayacaklardır.
İşte burada piyasa
başarısızlığının tipik bir örneği sözkonusudur: Ebeveynler tam maliyeti
karşılamazlar (gerçekten bebekler bedava seyahat ederler), bundan dolayı gürültücü
çocuklarını yanlarına almaya isteklidirler. Tam da iyi bir şamarın gerektiği yerde
görünmez el nerede?
Çocuklardan Azade Bölgeler
Çözüm aşikar. Bütün
havayolları, trenler ve lokantalar çocuktan azade bölgeler düzenlemelidirler. Bütün
çocukları uçağın arkasına yerleştirirseniz ebeveynler çocukların gürül
tüsünü asgariye indirmek için daha fazla gayret sarfederler. Ve çocukların daha az
para ödemesi ve bebeklerin bedava seyahat etmesi yerine, onlara yetişkinlerden daha
yüksek fiyat uygulanmalı (veya vergi yüklenmeli) dır.
O zaman yolcular çocuklardan azade
koltuklar isteyebilirler, aynen bir sigara içilmeyen koltuk istemek gibi. Gitgide daha az
sayıda kadın çocuk doğurmak istediği ve nüfus yaşlandığı için, çocuklardan
azade seyahat talepleri de artacaktır. Doğru, bu yaklaşım biraz hoşgörüsüz fakat
neden anne babalara sigara içenler gibi muamele edilmesin? En azından bu yolda başı
çekecek bir havayolu şirketi var: Virgin Hava Yolları.ü |