PATRON,
PİYASA VE BİREY
Burhan AYTEKİN
Günümüzde ülkelerin gelişmişlik
düzeyi daha çok ekonomilerine bakılarak tespit edilmektedir. Bu nedenle piyasanın
işleyişi çok önemlidir. Şüphesiz piyasaya yön veren en önemli unsurlarından biri
de patron veya patronlardır. Başka bir ifadeyle, piyasayı önemli ölçüde etkileyen
güçlerden biri ya tek bir patron ya da birden fazla patrondur.
Eğer bir ülkede piyasayı tek patron
yönlendiriyorsa orada monopolcü piyasa var demektir. Bu çeşit piyasalarının iyi
örneği sosyalist ülkelerde görülür. Bu ülkelerde tek patronu devlettir.
Piyasanın tek patronu olan devlet, ekonomik açıdan; neyin doğru neyin yanlış
olduğunu çok iyi biliyordur. Bu nedenle ekonominin işleyişine ilişkin bütün
kararları kendisi verir ve ona uygun bir ekonomik yapı kurar.
Devletin piyasaya müdahalede bulunduğu
veya tam kontrol altında tuttuğu sosyalist ülkelerde başarılı bir piyasadan söz
etmek imkansızdır. Çünkü piyasanın başarılı olabilmesinin en büyük şartı olan
rekabet yoktur. Rekabet olmadığı için de tek patronun yani devletin , ürettiği mal
ve topluma sunduğu hizmet genellikle kalitesiz olur.
Sosyalist ülkelerde, piyasanın doğal
dengesini bozan patron devlet, kötüye doğru gidişe neden olur. Piyasa dengesi bozulan
ülkede ekonomik çözülmeler başlar, ekonomi kötüye gider ve patron devlet bu
yüzden uzun süre yaşama imkanı bulamaz. Bunun örnekleri 20. yüzyılda bol miktarda
görüldü.
Devletin tek patron olduğu yerde,
bireyin bu patron karşısında ne gibi avantajları veya dezavantajları olacak?
Sosyalistlere göre bireye en fazla değer verilen sistem tek patronun olduğu sistemdir.
Bu sistemde kişiye iş garantisi verilir ve her türlü ihtiyaçları karşılanır.
Herkes iş sahibi olduğu için bütün insanlar biricik patronları ile mutlu olurlar. Ya
birey tek patron ile anlaşmazlığa düşerse ne olur? Büyük bir ihtimalle artık onun
yapabileceği hiçbir şey yoktur. Bu yüzden bu sistemde bireyler patron devlet
tarafından köleleştirilirler. Artık çalışan bireylerin işyeri şartlarından
şikayetçi olmasına ya da az ücret aldığını ileri sürmesine imkan yoktur. Zira
bireyi patrona karşı koruyacak hiçbir mekanizma söz konusu değildir. Susmak en
iyisidir.
Bireyler iş seçerlerken kendi amaçları
ile çalıştığı örgütün amaçlarını birleştirmeye çalışırlar. Her insan
yüksek ücret alarak hayat standartlarını yükseltmek ister. Ancak devletin tek patron
olduğu bir ekonomik yapılanma söz konusu ise bireylerin tek amacı (daha doğrusu
görevi) olabilir; patronun bütün dediklerini yapmak ve patronun karını arttırmak. Bu
sistemde çalışanlar az da çalışsa çok da çalışsa aynı ücreti alacağından, az
çalışmaya yönelirler. Ayrıca bireyler kendini gösterme ve tanımlama imkanı da
bulamazlar, yani manevi tatmin de elde edemezler. Bu sebeplerden dolayı devletin tek
patron olduğu piyasalarda uzun vadede ekonomik başarı beklemek hayaldir.
Şimdiye kadar devletin tek patron
olduğu sistemden söz ettik. Bir de devletin tek patron olmadığı yani kendi görev
alanına çekildiği ve birden fazla patronun hakim olduğu piyasaya bakalım: Çok
patronlu sistem, yani serbest piyasa ekonomisi liberalizmin unsurlarından biridir.
Serbest piyasa sistemi işleyebilir rekabet şartına dayandırılmıştır. Birden fazla
patronun olduğu ortamda, piyasaya giriş yasaklanmadıkça rekabetin olmaması
imkansızdır. Rekabetçi ortamda ayakta durmak isteyen bir patron en iyiyi tüketiciye
sunmak zorundadır. Piyasaya iyi mal sunmadığı vakit yaşaması çok zordur. Rekabet,
patronları piyasaya ucuz mal ve hizmet sunmaya zorlayacağı için bireylerin yaşam
kalitesi yükselecektir. Bireylerin yaşam kalitesinin yükselmesi sonucunda toplumun
yaşam kalitesi de yükselecektir.
Bireyin çalıştığı işyerinden memnun
olmaması durumunda gidebileceği birçok işyeri vardır. Bu nedenle patronlar
çalışanların sıkıntıları ile yakından ilgilenmek zorundadırlar.
Devletin tek patron olduğu sistemin ne
kadar başarısız, birden fazla patronun olduğu sistemin başarılı olduğuna en güzel
örnek eski SSCB ve Batı ülkeleridir.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, 21.
yüzyıla girerken devletin tek patron olduğu tekelci piyasa sistemleri çökmüştür. Bugün
bütün dünyada bireye güvenen ve değer veren serbest piyasa sistemine geçilmektedir.