Son yıllarda, özellikle
sol görüşlü öğrenciler tarafından dile getirilen " paralı üniversiteye
hayır " görüşüne karşılık ben, bu görüşün tam tersine, "paralı
üniversiteye evet " diyorum. Ancak şunu hemen belirtmeliyim ki, bu yazıda
meselenin "gelir" ve "gider " yönünü değil; parasız
eğitimi sağlayacak olan devlet zihniyeti konusundaki tereddütlerimi
anlatmaya çalışacağım.
öncelikle her iki tarafın savundukları
görüşleri gözden geçirelim. Parasız eğitim yanlıları, bu görüşlerini
savunurken , toplumda herkesin aynı ekonomik güce sahip olmadığını, dolayısıyla
okumak isteyen kişinin eğer parası yoksa okuyamayacağını, bunun da fırsat
eşitliği ilkesine aykırı olduğunu belirtirler. Buna karşılık paralı eğitim
taraftarları ise, devletin diğer alanlara da kaynak aktarmak zorunda olduğu için
eğitime yeterli kaynağı ayıramayacağını, ayrıca " her şeyin bir bedeli
vardır" ilkesinden hareketle, zaten parasız eğitim diye bir konunun
olamayacağını, çünkü okuyan bir öğrencinin maliyetinin başka kişi(ler)
tarafından, bir şekilde, karşılanacağını belirterek görüşlerini ortaya
koymaktalar.
Bu iki görüşe kısaca değindikten
sonra, yazımın başında belirtmiş olduğum tereddütlerimden bahsetmeye
geçebilirim:
Şöyle bir soru geliyor aklıma.
Devlet niçin eğitim öğretim kurumlarını kontrol altında tutmak ister ?
Kanaatimce; özellikle bir ideolojisi olan ve bu ideolojiyi herkese, bütün topluma
yaymaya çalışan sistemler, ideolojilerini yaşatabilmek için gerekli olan
eleman ihtiyacını ancak toplumu istedikleri biçimde yönlendirerek yapabilirler. Bunu
sağlamanın yollarından birisi de (belki de en önemlisi) eğitim öğretim
kurumlarının devlet tarafından kontrol altında tutulmasıdır. Buna paralel
olarak da bütün uygulamalar (o ülkenin her yerindeki okullarda aynı tedrisatın,
yüklü bir şekilde verilmesi, aynı tip binalar vb.) bu minval üzerine yürütülür.
Buralarda amaç, yetiştirilecek elemanların ideolojinin sorunları dışında bir şey
düşünmemeleri ve her şeylerini bu ideolojinin gelişmesi, ilerlemesi için verebilecek
kıvama(!) getirilmeleridir.
Dolayısıyla devletin ilelebet
yaşayabilmesi, ideolojinin yaşayabilmesine bağlıdır. İdeolojileri yaşatanlar ise
insanlardır. Bu yüzden ideolojiyi yaşayacak ve yaşatmak için hiçbir fedakarlıktan
kaçınmayacak kuşakların eğitilmesi, devletin ilk ve en önemli görevi haline
gelmiş olur. Tabiidir ki o ülkede bilimin gelişmesi yönünde çalışmalar göz
ardı edilecek (işlerine yarayanlar hariç), destek bulamayacaktır. Devlet,
masraflarını üstlendiği kişilerden bunun karşılığını almak isteyecek ve “sizi
ben okuttum, her türlü imkanı sağladım, şimdi sıra sizde " deme
hakkını kendinde görecektir.
şte, kendimce anlatmaya çalıştığım
eğitimin devlet tarafından yapılması anlayışına karşılık, ben paralı
eğitimi bu yüzden de savunmaktayım. Eğitim, paralı hale getirilirse ancak o
ülkenin bilimde gelişme kaydedebileceğini, insanların kendi istedikleri
alanlara belirli bir ücret ödeyerek yönelebileceklerini, böylece daha üretken, daha
yararlı olabileceklerini düşünüyorum. Böylece bu sistem sayesinde devlet asli
işleriyle meşgul olacak ve okullar asıl sahiplerine bırakılacaktır.