sayı 1 

Yeni Manzaralar

Her Demokrasiye Bir Amistad

Manifesto için Yan Söz

Söyleşi-Babür Benderlioğlu

İdeoloji Para ve Eğitim

Türkiye'de Sürdürülebilir
Kalkınma ve Çevrecilik


KKTC ve Kumarhaneler


Patron, Piyasa ve Birey

Türkiye'de Kültür Diktası

Alternatif Enerji Kaynakları

Tembelleşen Kurumlarımız

Fiyat Mekanizmasının Erdemi

ANASAYFA

e@mail

 

Dergimiz yayın kurulu üyesi Oğuz Çetin’in Liberal Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Babür Benderlioğlu ile yaptığı söyleşi.

 

Çetin: Şu sıralarda Liberal Demokrat Parti’nin ismi çokça zikredilir oldu. Biz de birinci sayımızda Serbest Çizgi’nin ilk mülakat konuğu olarak sizinle konuşmak istedik. Liberal Demokrat Parti’nin Genel Başkan Yardımcılığı konumuna gelmeden önce ne gibi alanlarda çalıştınız?

Benderlioğlu: Eskiden bir ara zorunluluk nedeniyle gazetecilik yaptım. Tahsil devam ederken 1960 ihtilali döneminde benim babam, rahmetli Adnan Menderes’in Milli Eğitim Bakanıydı, Adnan Menderes vatan ihaneti suçuyla yargılandığı için bu bizi, ister istemez olumsuz şekilde etkiledi ve bir ara iş bulamadım sonra gazetecilik yapmaya başladım. Yani bizim gazeteciliğimiz biraz zorunluluktan oldu. Daha sonra, mektep itibarıyla bankacılık okuduğum için önce Türkiye İş Bankası’nda, arkasından bir iki bankada çalıştıktan sonra işadamlığına, oradan da siyasete atıldım.

Çetin: Liberal Demokrat Parti öncesinde herhangi bir partide siyasi bir deneyiminiz oldu mu?

Benderlioğlu: Hayır, bizimki amatör particilik ve siyasetçilik. Profesyonel olmak da hiç istemiyoruz. Allah'ın bana verdiği ömür ne kadar bilmiyorum ama siyasi hayatım boyunca profesyonel olmak istemiyorum. Meclise gidince de profesyonel olunmuyor.

Çetin: Sizce günümüz politikacıları nerede profesyonel nerede amatör davranıyor?

Benderlioğlu: Türkiye’nin gerçeklerini bilmedikleri için amatörler ama kendi ceplerini doldurma bakımından profesyoneller.

Çetin: Siz bu kalıplaşmış ahlaki, sosyal ve ekonomik sorunla nasıl başa çıkacaksınız?

Benderlioğlu: Biz devleti küçülteceğiz; devletin rant kaynaklarını, zarar ettiği müesseseleri özelleştireceğiz. TRT ve benzeri diğer KİT'ler var. Bunları satarsanız o zaman milletvekili veya devlet hizmetindeki kişi çalamaz. Neyi çalacak ki; devlet küçülmüş, üç beş tane bakanlık kalmış, sadece hizmet edebilecek, ona ne görev verilirse onu yapacak. Normal olan da budur. Türkiye’de bu gelenek maalesef 1960 ihtilalinden sonra yerleşti, müthiş ağır bir devletçi zihniyet içerisinde devletin kaynaklarından yararlanan yararlanana… Bakın şimdi tüm milletvekilleri Gölbaşı’nda lojmanlarda oturuyorlar. Bunlar ne görüyor? Ne biliyor? Halkın derdinden ne anlasın? Sabah saat altıda yirmi yedi milyon maaş almak için sırada ölen bir emekli vatandaşın durumunu anlayabilir mi? Su parasından, elektrikten haberi var mı? Orada toplanıp bir araya gelmişler. İktidara geldiğimiz ilk gün ben bu lojmanları satarım, kooperatife devrederim. Her vatandaş gibi, vatandaş nerede oturuyorsa otursun milletvekili de kirasını verip oturmalı, hiç kimseye ayrıcalık yoktur bizde.

Çetin: Halkımız, liberalizmi yeterince bilmiyor. Bazı kesimler bireyin ve toplumun yararına kendilerinin zararına olacak oluşumları engellemek, insanımızın aklını karıştırmak için kavramların içini akıl almadık şeylerle dolduruyorlar. İlk yaptıkları ise dinle kıyaslamak oluyor. Bunu nasıl aşacaksınız?

Benderlioğlu: Türk insanı kendisini ilgilendiren her şeyi, kendini entellektüel gösteren kişilerden daha iyi kavrıyor. Demokrat Parti kurulduğunda insanlar demokrasiyi telaffuz edemiyorlardı. Bu yüzden adı Demir Kırat’a çıktı. Demokrasiyi söyleyemedi Anadolu halkı ama 1950 seçimlerinde DP’ye üçyüz doksan beş milletvekilliği kazandırdı. Şu anda ise halk Liberalizmin serbesti olduğunu biliyor. Serbestlik diyor. Mesela Erzurum’da sadece bizim küçük gazete ilanları var ve diğer ulusal kanallarda Besim Beyin, konuşmaları oldu. Erzurum’da şu anda Besim Tibuk' u destekleyen çok büyük bir kitle varmış." Bunlar Demokrat partiye benziyor, milliyetçi, muhafazakar,

serbestiyi, piyasa ekonomisini getiriyor bu bizim işimize gelir" diyorsa işimiz tamam. Yani halk bunu algılıyor ama biraz daha yaygınlaştırmak lazım tabii.

Çetin: Hükümetteki koalisyon ortakları arasında zorunlu bir anlaşma hakim. İktidarı destekleyen CHP ise farklı gerekçeleri öne sürerek istikrarı engelliyor. Bu sorun nasıl çözülebilir?

Benderlioğlu: Bu konu uzun zamandan beri gündemde. Rejimin tıkanması da buna bağlı. Biz yeni bir seçim sistemini öngörüyoruz; iki turlu başkanlık sistemi. Bu seçimlerde on beş parti girse de iki parti kalıyor, bunlardan bir tanesi seçiliyor. Bunun istikrar getirmesi ise, koalisyonun olmayışı. Çünkü koalisyon olunca iş yapılmıyor. Mesela seçim olsun eski hükümete "İş yapamadın" deyince "ne yapayım, ortağım bana müsaade etmedi ki yapalım…". Ama başkanlık sisteminde iktidara tek kişi geleceğinden halk ondan daha iyi hesap sorar. Başkanlık sistemi istikrar getiriyor. İşte görüyoruz; Amerika’da örneği var, Rusya’daki örneği kötü sayılmaz; Yeltsin geldi. Başbakanı(Çernomirdin’i) görevinden aldı, hükümeti feshetti. Bu kadar basit, ne ordu var, ne de başka bir şey.

Çetin: Ordu dediniz de aklıma geldi; getirdiğiniz öneriler bazı kesimlerce radikal sayılabilir. Mesela Türk Silahlı Kuvvetleri “demokrasiyi korumak” gerekçesiyle bir basın bildirisi yayınlayarak kişileri uyarıyor. Siz böyle bir uyarı alırsanız ne yapacaksınız?

Benderlioğlu: Eğer hükümete gelip de bildiri alırsak bu çok üzücü bir şey. İkide birde şunu bahane et, bunu bahane et, bu ülkeyi düzelteceğim diye gel, bu Türkiye için çok ayıp bir şey. Otuz beş sene önce anayasayı ihlal ediyorlar diyerek geldiler. Ondan sonra kardeş kardeşi vuruyor, sağ sol çatışması Türkiye’yi bölecek diye geldiler. Bugün de irtica var diye geliyorlar ya da gelmek istiyorlar ya da geldiler. Bu soruya aslında cevap veremiyorum çünkü senin fikrin var fikrin karşısında ise silah var.

Çetin: Sizin de dediğiniz gibi şimdi irticanın bir tehlike olduğundan bahsediyorlar ve sembol olarak da türbanın kullanıldığını iddia ederek bunu yasaklamak istiyorlar. Siz türban konusunda parti olarak ne düşünüyorsunuz?

Benderlioğlu: Biz özgürlüklerden yanayız. Hiç kimsenin başını bağlamasına, sakalına bıyığına karışmayız. Dünyanın bütün liberal toplumlarında bu böyle. Japonya’da bu böyle, Kanada’da, Yeni Zelanda’da ve Amerika’da da bu böyle. Amerika’da geçen Ramazan Bayramında Amerikan ordusunun en yüksek noktası olan Pentagon’da Müslüman askerler bayram namazı kıldı, bayram şekeri ikram edildi, bayram yemeği yenildi. Başkan Clinton ve eşi geldi Müslüman askerlerin bayramını kutladı. Bu kadar basit. Tüm dünyada inanç özgürlüğü, kılık kıyafet özgürlüğü vardır. Bizim ülkemiz başka türlü olamaz. Biz demokrasiyi benimsemek istiyorsak bu Arap demokrasisi, bu Fransız demokrasisi, bu Türk demokrasisi diyemeyiz. Genel Başkanımızın verdiği örnek gibi: Demokrasi futbol maçına benzer, bizim futbolcularımız kısa boylu diye “Biz kırk beş dakika oynayamayız, sahayı biraz daraltın, kaleyi küçültün” diyemezsiniz. Tüm dünyada futbol nasıl oynanıyorsa biz de öyle oynamalıyız.

Çetin: Demokrasiyi öğreten(!) kesim buna müdahale ederse ne olacak?

Benderlioğlu: Futbol maçında faul olur, penaltı verilirse bunun kararını hakem verir. Hakem kim? Millet. Peki dışarıdan polis gelir de "Bu ne biçim penaltı lan.." deyip hakemi döverse bu olmaz. Bu da ona benziyor.

Çetin: Son sıralarda fıkra anlatma modası başladı, sizin gündemdeki konularla ilgili anlatabileceğiniz bir fıkra var mı?

Benderlioğlu: Türkiye bu kadar ağır bir çıkmaz içerisindeyken, işçi emeklisi devlet bankası önünde maaş almak için beklerken ölüyorsa ve tüm bu durumlar içerisinde birileri kalkıp fıkra anlatıyorsa bundan güzel kara mizah olmaz.

Çetin: Serbest Çizgi adına bize bu mülakat imkanını verdiğiniz için teşekkürler.