sayı 1 

Yeni Manzaralar

Her Demokrasiye Bir Amistad

Manifesto için Yan Söz

Söyleşi-Babür Benderlioğlu

İdeoloji Para ve Eğitim

Türkiye'de Sürdürülebilir
Kalkınma ve Çevrecilik


KKTC ve Kumarhaneler


Patron, Piyasa ve Birey

Türkiye'de Kültür Diktası

Alternatif Enerji Kaynakları

Tembelleşen Kurumlarımız

Fiyat Mekanizmasının Erdemi

ANASAYFA

e@mail

 

Tembelleşen Kurumlarımız

Davut KARAMAN

Türkiye’de kamu hizmeti olarak sunulan eğitim, sağlık gibi insanların en temel ihtiyaçlarına cevap veren hizmetlerin nasıl tıkandığını ve işlemez olduğunu görmek çok kolay.

Türkiye’de yaşayan birçok insan sağlık ve eğitim hizmetlerinden yeterince yararlanamamaktadır. Bunun temel nedeni Türkiye’deki devletçi zihniyetten kaynaklanan aksaklıklardır. Devletçi zihniyet bu hizmetlerin yalnızca veya en iyi şekilde kamu kurumları aracılığıyla sunulabileceğine inanmaktadır. Oysa bunun böyle olmayacağı yaşanan bunca tecrübelerden sonra şimdi daha açıktır. Kamu kurumları denilen bu kuruluşlar tembellik içine düşmüşlerdir.

Devletin sağlık ve eğitim işletmelerinde görülen, tembelliğin çok ötesine geçerek bir hastalığa dönüşmüştür. Yöneticilerinin çabalarına karşın hastalıktan bir türlü kurtulunamamıştır.

Kamu örgütlerinde tembelliğin temel sebebi, karar sürecinde örnek takibidir. Karar sürecinde hep eski örnekler üzerinden karar verilince örgütün temposu da hep aynı kalır. Körü körüne taklit değişmeyi, yaratıcılığı, düşünmeyi durdurur. Tembelliğin nedenleri arasında kurumsallaşmış alışkanlıklar ve önceden girilmiş gereksiz yükümlülükleri sayabiliriz. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile çalışanların düşünce özgürlükleri kısıtlanmış, yaratıcılıkları engellenmiştir. Dolayısıyla aşırı tembellik devlet örgütünü felce uğratmıştır. Bu felcin çeşitli safhaları vardır. Felce uğramış bir örgütte, üst kademe yöneticileri isteksiz ve vurdumduymaz davranır. Orta kademedekiler birbirini yemeye çalışır, alt kademedekiler de canından bezmiş veya işin alayında olur.

Örgüt bu komaya birden bire girmemiştir ve hastalığın seyrinden içindekiler haberli olduğu gibi, bunların bazıları da felç olma sürecini hızlandırmıştır.(Bu safhalar ünlü yönetim bilimcisi Parkinson tarafından biraz da mizah katarak anlatılmıştır.)

Hastalığın ilk safhası ehliyetsiz ve kıskanç bir idarecinin örgütün üst kademelerinde bir yer alması ile başlar. Kendi dairesini bile iyi yönetemeyen bir yönetici diğer dairelerinde işlerine karışmaya ve yönetim merkezini ele geçirmeye çalışır.

İkinci safhada bu hırslı yönetici her nasılsa hiyerarşinin üst kademesine gelir ve örgüte hakim olur. Bu hakimiyeti kurar kurmaz kendinden ehliyetlileri örgütten uzaklaştırmaya başlar, yeni gelecekleri de bu düzene göre ayarlar.

Üçüncü safhada, örgütte beyin olarak hiçbir şey kalmadığı anda, örgüt komaya girmiş olur ve bir ölüden farksızdır. Böyle örgütlerin tedavisine gelince, ana prensip , hasta ile operatörün aynı kişi olmamasıdır. Hastalığın birinci safhasında hoş görmemek, cezalandırma gibi bazı enfeksiyonlar faydalı olabilir. İkinci safhada örgütü ancak ve bazı hallerde ameliyat kurtarabilir. Üçüncü safhaya girmiş örgütün ise tedavisi mümkün değildir. Bu yüzden tamamen yıkıp yeniden kurmaktan başka çare yok gibidir.

Kamu kurumlarının verimsizlik ve başarısızlığı diğer faktörler yanında, bu açıdan da analize tabi tutulmalıdır.