solust.gif (22456 bytes)

sayı 1 

Yeni Manzaralar

Her Demokrasiye Bir Amistad

Manifesto için Yan Söz

Söyleşi-Babür Benderlioğlu

İdeoloji Para ve Eğitim

Türkiye'de Sürdürülebilir
Kalkınma ve Çevrecilik


KKTC ve Kumarhaneler


Patron, Piyasa ve Birey

Türkiye'de Kültür Diktası

Alternatif Enerji Kaynakları

Tembelleşen Kurumlarımız

Fiyat Mekanizmasının Erdemi

ANASAYFA

e@mail

 

YENİ MANZARALAR

Tuncay DEMİR

Sayfalarımızı araladığınız için teşekkürler. "Medya" çağında yaşadığımız şu günlerde, sayıları çoğalan ve içlerinde oldukça başarılıları da bulunan düşünce dergileri içinde, böylesine amatör bir derginin başarı şansı nedir tam bilemiyorum ama, aramızdaki iletişim ve diyaloğun sizin de ilgilerinizle daha da artacağına inanıyorum.

Dergimiz olayları liberal bir bakış açısıyla, fikirlerini çoğunlukla bu eksende toplayan bir biçimde yorumlamayı hedeflemektedir. Liberalizm, Türkiye için -maalesef- yeni bir kavram… Her ne kadar 80'li yıllardan bu yana bu kavram literatürümüze girmişse de, çoğunlukla muğallakta kalmış ve -yine maalesef- haddinden fazla çarpıtılmaya uğramış, bilinçli bir biçimde önyargıların oluşturulması amaçlanmış bir kavram olmuştur. Ben bu yazıda,elimden geldiğince amatörce ve sade bir üslupla, liberalizmin temel unsurlarından bazılarından bahsetmeye çalışacağım.

Her şeyden önce liberalizm, "bireyci" bir ideolojidir. Çoğu karşıt görüş sahipleri liberalizmi "çıkarcılık" ve "egoistlik"le suçlamıştır. Oysa ki durum böyle değildir. Liberal düşünceye göre insan temel beşeri gerçekliktir. Bugün diğer ideolojilerin temel aldığı toplum, millet, sınıf gibi kavramlar, somut ve elle tutulabilir varlık olan insanın diğerleriyle bir araya gelmesi ve iletişimi sonucu doğan oluşumlardır. Her ne kadar millet, toplum gibi bütünler hakkında yorum yapılabilse ve bunların çeşitli şekillerde tek bir varlık gibi davrandığı düşünülebilse de, bu gruplar içerisindeki bireyler birbirlerinden farklı davranış biçimleri gösterebilmektedir. Liberalizm, totaliter rejimlerin her türüne karşıdır. Yirminci yüzyılda çeşitli totaliter ideolojiler birçok aydının hayalini süslemiştir. Tarihi pratik ise, bu ideolojilerin insanoğluna acıdan başka bir şey vermediğini göstermiştir. Büyük filozof Hayek'in dediği gibi "Sosyalizm totaliter rejimlerin en asilidir". Totaliter bir rejim, yukarıda değindiğimiz bütünlerden birini baz alır, onu tekil bir varlık addeder ve belirli bir kalıba sokmaya çalışır. Bu, liberalizmin en önemli unsuru "bireycilik"e ve en fazla önem verdiği değer olan "özgürlük"e ters düşmektedir. Bu tarz bir bütünün önemsiz bir parçası haline gelen birey, tercih hakkını kullanmaktan mahrum kalır. Bu da, bizatihi o bütün (toplum, millet vs.) için felakettir. Çünkü toplumun gelişimi, ancak bireylerin tek tek eylem ve davranışlarıyla mümkündür.

Liberalizmin ekonomik olarak tercih ettiği sistem, bireyci felsefesinin doğal bir sonucu olarak "serbest piyasa"dır. Birçok insan özgürlük anlamında ve siyasi bakımdan liberal ilkeleri savunuyor gözükse de, ekonomide devletçiliği destekler. Bunda, liberalizm karşıtı etkili propagandaların payı büyüktür. Oysa ki serbest piyasa, özgürlük ve bireycilik birbirini tamamlayan ve çoğu halde de "biri olmazsa diğeri olmaz" unsurlardır. Her şeyden önce devletin ekonomik bir faaliyette bulunması kaçınılmaz olarak, savurganlığa ve daha ötesi, toplumsal ve ekonomik kararlarda politikanın aşırı şekilde öne çıkmasına sebep olur. Bu da, siyasi ve toplumsal kirliliğe yol açar. Bu gün ülkemiz sorunlarının kaynaklarından birisi de, devletin ekonomiye fütursuz müdahalesidir. Liberalizme göre, bireyler kendilerini en uygun ve kazançlı duruma getirecek eylemlere yine kendileri karar verir. Böylece, bireyler arasında bir rekabet başlar. Bu rekabet, daha iyi malın, daha ucuza ve daha az savurganlıkla üretimini ve tüketimini ve bolluğun artmasını sağlar. Kimisine göre bu rekabet insanlar arasında kötülüğün ve kanunsuzluğun oluşmasına sebep olur ve bu yüzden zararlıdır. Bu arada, liberalizmin önemli unsurlarından olan "hukuk" kavramı işin içine girer. Negatif boyutlu ve öngörülebilir kurallara dayanan rekabet en verimli sonucu verecektir. Zaten etik bakımdan ele alındığında, serbest piyasa bir zorunluluktur. Devletçi ekonomiler toplumu adım adım totalitarizme sürükleyebilir. Bir nebze de olsa, hatta iyi niyetle de olsa, devlet müdahalesi totaliter tehlikeyi besler. Özellikle eğitim gibi önemli hizmetlerin sadece devletçe sağlanması, tek tip insan tipinin oluşmasına yol açar ki; bu da bireysel yaratıcılık ve toplumsal gelişimin önündeki engellerden biridir.

Buraya kadar, liberalizmin birkaç temel kavramını oldukça "genç" biraz da "amatör" bir biçimde ele almaya çalıştım. Temennimiz dergimizin ilerleyen sayılarıyla birlikte, liberalizm terimini literatürümüze ve gündemimize daha fazla sokmak, yerel ve evrensel olay ve fikirleri liberal bir bakış açısıyla tartışmak olacaktır. Tekrar görüşmek dileğiyle…